Letafet, hoşluk, lâtiflik, yumuşaklık, hafiflik, cisimden alâkayı kesip bir çeşit nurâniyet kazanmak mânâsına geliyor.
Peygamber Efendimiz (asm) de mana, nuraniyet, ruh, letafet, hayat, tamamen hükmettiği için, adeta madde onda kaybolmuş, her bir azası letafet kazanmış, tam nuraniyet kazanmıştır. Ruhun nuraniyet kesbetmesi, kalbin iman, marifet ve muhabbetle dolması ve bu vadide daima terakki ve tekâmül etmesiyle tahakkuk eder.
Melekler nuraniyeti, hayvanlar ise kesafet ve maddiyatı temsil eder. Letafet, hoşluk, lâtiflik, yumuşaklık, hafiflik, cisimden alâkayı kesip bir çeşit nurâniyet kazanmak mânâsına geliyor.
birl. geçişli f. (Ar. kesb + Türk. etmek, eylemek) Kazanmak, edinmek: Mumu söndürünce odanın ne hal kesbedeceğini düşündüm (Muallim Nâci).
normal şartlarda taksitler halinde ödenmesi kararlaştırılmış olan bir borcun taksitlerinden birinin ödenmemesi durumunda toplam bakiyesine ait vadenin tek seferde gelmesi durumu.
İlgili 41 soru bulundu
Ünsiyet sözcüğü ahbaplık etmek ve yakınlık kurmak anlamına gelir. Sözcüğün kökü olan üns ise alışmak demektir.
Kelimenin fiil hali ''kesbetmek'' şeklinde yazılır ve kazanmak manasına gelir. Kesbi sözcüğü, daha çok, sonradan kazanılmış meziyetler ve alışkanlıklar için kullanılır. İnsanın özünde olan nitelikler ise Vehbi yani Allah vergisi olarak tanımlanır.
Kesafet kelimesinin Türk dil kurumuna göre sahip olduğu anlam, sıklık ve sıkışıklık olarak bilinmektedir.
Latafa, hem şirin ve hoş hem de soyut ve ruhani anlamına gelirken, letafetin sözlük anlamı güzelliktir. Letafet sahibi olan kişiler latif ve latife olarak nitelendirilir Ek olarak Latif ve Latife, ülkemizde en çok kullanılan isimler arasında yer almaktadır.
Akaryakıtta fireler, taşıma esnasında, depolarda oluşan buharlaşma ve akaryakıta karışmış atık madde kayıtlarından oluşmaktadır ki ne oranda uygulanacağı Ticaret Odasınca tespit edilmektedir. Kesafet ise bir litre akaryakıtın ağırlığını ifade etmektedir.
kaynaşmak, dost olmak anlamına gelir. Ünsiyet peyda etmek, bazen, alışkanlık kesbetmek, uyum sağlamak mânâsında da kullanılır.
Kesb kökünden türetilmiş olan kesbi sözcüğü dilimize Arapçadan geçmiştir. Kelimenin fiil hali ''kesbetmek'' şeklinde yazılır ve kazanmak manasına gelir. Kesbi sözcüğü, daha çok, sonradan kazanılmış meziyetler ve alışkanlıklar için kullanılır.
Kesbî TDK sözlük anlamı şu şekildedir: sıfat,eskimiş Sonradan elde edinilmiş, sonradan kazanılmış
Kişinin dinî, ahlâkî ve iktisadî hayatındaki her türlü kazanımını ifade eden terim.
Esasen kesb, Allah'ın irade ve yaratıcılığı karşısında insan iradesinin yeri ve bu irade- nin fiil üzerindeki etkisi konusundaki tartışmaların bir sonucu olarak ilk kez Eş'arî tarafından bir doktrin hâline getirilmiştir.
Kesb teorisi, Mu'tezile'nin ihtiyarî fiillerde kulu ilâhî irade ve kudretten bağımsız hale getiren anlayışı ile Cebriyye'nin fiillerinin meydana gelişinde kulun etkisi bulunmadığını iddia eden görüşü arasında mutedil bir fiil anlayışına ulaşmak için Sünnî âlimlerince düşünülüp geliştirilen üçüncü bir teoridir.
Duyu izlenimleriyle sevinç ve acı gibi psikolojik bilgiler, sebep-sonuç ilişkisiyle alâkalı hükümler, bir hükmün ya doğru veya yanlış olacağı (üçüncü şıkkın imkânsızlığı) yönündeki bilgi gibi herhangi bir sebebe bağlı olmadan insan zihninde yer alan bilgiler zaruri bilgilerdir.
Kadim, Arapça kökenli bir sözcüktür ve dilimize de çok eski zamanlarda Arapça dilinden geçmiştir. Kadim, geçmişi çok eski ya da eskilere dayanan anlamlarında kullanılan bir kelimedir.
Nisbi kelimesi, göreceli anlamında kullanılan önemli sözcükler arasındadır. Göreceli ve birbirine göre anlamlarıyla kullanılması gereken bir sözcüktür.
birl.i. hukuk. Yasaların belirlediği şartlara göre belli bir zaman geçmesi sonunda bir hakkı kazanma.
İlim, bir cihetle vehbî ve kesbî olmak üzere ikiye ayrılır. Kesbî ilim; okuyarak, dinleyerek, araştırarak öğrendiklerimizdir. Vehbî ilim ise, peygamberlere gelen vahiy ve veli zâtlara gelen ilham türünden olan bilgilerdir.
Kesb ve cüz'i irade sözlük anlamları itibariyle ifade ettikleri anlam bakımından aynı şey değildir. Cüz'i irade insanın bir iş yapma iradesidir. Kesp ise yapılan iştir/fiilidir. "Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin." (Kehf, 18/29) mealindeki ayette insanın bu özgür iradesine işaret edilmiştir.
Sanat, eşyayı güzelleştirmek; yani g-öz-e konu kılmaktır; ancak göze konu olan yani g-öz-el olan güzeldir. Bu nedenle denmiştir ki; "Kesb-i kemâl, seyr-i cemâl iledir" [Güzelliğin seyri, insanı kemâle erdirir].
Tasavvufta, bir dervişin vaktinin çoğunu Allah'ın güzel isimlerini zikrederek ve ibadet ederek geçirmesine ünsiyet denir. Bu kelimenin tasavvufi anlamı Allah ile kurulan dostluktur. Şura Suresi'nin 9. ayetinde de müminlerinin gerçek dostunun Allah olduğu bildirilir.
Dilimize Arapçadan geçmiş olan müşahede, ''şühud'' kökünden türetilmiştir. Şühud, gözle görmek manasına gelirken, müşahede maddi alemden olmayan kutsal ve ruhani bir şeyi kalp gözüyle keşfetmek demektir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri