Haydar Haydar iyi bilinen geleneksel mistisizm şarkısıdır. Kul Nesimi mahlasıyla bilinen halk ozanı tarafından yazılmış ve birçok müzisyen tarafından seslendirilmiştir.
Sıtkı Baba'nın sözlerinin üzerine, Ali Ekber Baba'nın yıllarca nakış nakış işlediği melodilerle bir araya gelmiş ve Haydar Haydar diye bildiğimiz o müthiş eser ortaya çıkmıştır.
Ali Ekber Çiçek denilince akla gelen ilk türkü “Haydar Haydar”dır. Bu türkü, Alevi tasavvufu açısından olduğu kadar, müzikal içeriği ile de Ali Ekber Çiçek'i en iyi anlatan eserlerden biridir.
Sıdkı Baba'nın türküye kaynaklık teşkil eden şiirinin tamamını yazımın sonunda veriyorum… Ali Ekber Çiçek'in bu türkülerine eklediği ''Haydar'' Hz. Ali'nin (R.A.) bir nâmıdır… Yiğit, cesur, kahraman anlamına gelir…
ali ekber çiçek'e ait olan versiyonunu levent yüksel de söylemiştir. "yâr ali yaradan ali, can ali canan ali" dizesini de selda bağcan'dan duymuşluğum olan türkü. ali ekber cicek eseri olarak haydar haydar, halk arasinda sadece haydar olarak da bilinir.
İlgili 18 soru bulundu
Hamza'nın da lakabıdır. Aynı şekilde Hz. Ali'ye Haydar'ın yanı sıra "Haydar-ı Kerrâr" denilmekte ve bu durum da kelimenin lakap olduğunu ve ona savaştaki cesaret ve kahramanlığından dolayı sonradan verildiğini göstermektedir.
doldurur, ben içerim günah benim kime ne?" Neşet.
“Haydar Haydar” adıyla da anılan bu deyiş dörtlüklerden oluşmakta, ancak son dize, “Haydar Haydar” nidâsı eklenerek tekrarlanmaktadır.
Nesimi "Ben melamet hırkasını kendim giydim eğnime/ Ar u namus şişesini taşa çaldım kime ne" derken şunu demek ister: Ben melamet anlayışını isteyerek ve bilerek kendim benimsedim. Halkın görünüşe göre ar ve namus dediği, fakat içi boş olan şekilci tavrı terk ettim. Benim işim Hak'ladır, O'nunla alış veriş halindeyim.
Ahmed Yesevi ile bağı kurulan diğer Alevi-Bektaşi erenleri arasında Hubyar Sultan, Şeyh Hasan Onar, Teslim Abdal, Hamza Baba, Haydar Sultan, Baba Mansur, Hacı Murad-ı Veli ve oğlu Hasan Dede, Seyyid Baba[i] Keçeci Baba[ii] Abdal Musa, Şeyh Çakır Sultan, Hayrani gibi isimler yer alır.
Ama Ali Ekber Çiçek'in Haydar Haydar'ı bağlama da bir çağ başlatmıştır. Allah gani gani rahmet eylesin.
hikayesini anlatıyor ve sevilen türküyü seslendiriyor. 😊
kültürlerinde rüzgarının sahibi Haydar'dır, rüzgarın adı da bu yüzden Haydar'dır. Özellikle rüzgârın yardımı ile yapılacak işler için esmesi istenirken “es be Haydar” diye adı verilerek çağrılırdı.
“İçtim şarabını mestanelikte Kırkların ceminde dara düş oldum Kırkların ceminde tek bir üzüm tanesinin sıkılıp suyunun kırk kişi tarafından içilip mest olunmasına telmih yapılıyor.
fragmandaki haydar haydar türküsünü seslendiren timuçin esen'dir. kendisi aynı zamanda müzisyendir zaten. filmdeki bütün gürses şarkılarını canlı olarak seslendirmiş. detaylar burada.
Kitapta Kul Nesîmî'ye isnat edilen şiirler içerisinde, Ben melâmet hırkasını kendim giydim eğnime ve benzeri sözlerle başlayan güftelere kaynak oluşturan şiirin iki farklı versiyonu bulunmaktadır.
Melamet Hırkası Giymek Hangi Anlamda Kullanılır? Melamet hırkası somut bir hırka değil bir semboldür. Dünya nimetlerinde vazgeçmek, kendini yüksek mevkilerde görmemek ve olgunlaşmak anlamındadır. Dini istismar eden şeyhlere karşı kullanılmıştır.
Ar-ü namustan kastedilen içi boşaltılmış halk düzgüleri. Allah ve ahlak için değil de toplumdan dışlanmamak için uyulan kurallar. Şişenin içine hapsolmuş,kimsenin uygulamadığı ama dilinden de düşürmediği normlar.
Hz. Ali'nin lakabı veya ilk adıdır. Gerek Haydar, gerek eşdeğeri olan Arslan ve Esed adları ehlibeyt yandaşlarınca Ali anlamında kullanılır. İç Anadolu Alevileri arasında yaygındır, ancak diğer kesimlerde de görülür.
Hz. Ali İslâm dünyasında yaygın biçimde Haydar, Haydar-ı Kerrâr, Haydarullah, Esedullah, Şîr-i Yezdân, Şîr-i Hudâ ve Allah'ın aslanı lakaplarıyla tanınır. Bunun bir sonucu olarak Haydar adını taşıyan bütün müslümanların göbek adı Ali'dir.
Geniş açarsak, Hz. Ali sürekli, geri adım atmadan, tekrar tekrar haklının yanında durmuştur. Yaşadığı tüm zamanlarda geri adım atmadan masum ve mazlumların yanında olmuş, kerelerce, yani defalarca haksızlıkla savaşmış olmasından dolayı 'Haydar-ı Kerrar' lakabını almıştır.
Haydar Molla veya çağdaşı Usul-i Fıkıh müellifi Haydar Efendi'den (Büyük) yaşça küçük olduğu için Küçük Haydar Efendi diye de anılmaktadır. Soyadı kanunundan sonra Arsebük soyadını almıştır. 24 Nisan 1853 tarihinde Batum'da doğmuştur. İlk adlî vazifesi 1880'de Burdur kadılığıdır.
Ali Haydar Kaytan, 26 Mart 1952'de Ali-Gülzar çiftinin çocukları olarak Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde doğdu.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri