Birçok Sofist, çağdaşlarının çoğu kadar dindardı, fakat bazıları ateist veya agnostik görüşlere sahipti.
Sofistler, hem kendilerinden önceki doğa filozoflarının farklı doğa açıklamaları hem de kültürel, dinî, ahlakî yargıların toplumdan topluma değişmesi nedeniyle mutlak hakikat düşüncesine uzaktılar. Sofistler, mutlak hakikat arayışından çok pratik bilginin peşindeydiler.
Sofistlerin önemli bir özelliği de asla realiteyi göz önünden ayırmamaları ve gözlemlerinin sonuçlarını olduğu gibi açıklamalarıdır. Denilebilir ki, Sofistler büyük ve idealist Yunan felsefesini vücuda getiren maya olmuşlardır.
İnsanları konuşmada usta kılma sanatının öğretmenidir yani retorik ustasıdır. Retorik yapmak da laf cambazlığı, insanları herhangi bir yolla ikna etme sanatıdır.
Sofistlerin bu bilinemezci tavrını, Septikler "bilgi mümkün değildir" diyecek kadar ileri götürmüşlerdir. Sofistlerin ferdiliği ve göreceliğine karşı Sokrates aklî bilginin imkanını savunmuştur. Bu görüş metafizik felsefenin doğuşuna neden olmuştur.
İlgili 15 soru bulundu
Sofistler, MÖ 5. yüzyılda para karşılığında felsefe öğreten gezgin felsefecilerdir. Özellikle Atina'da çağın önde gelen bilgeleri var olan değerleri (kritias) eleştirmişlerdir. Göreceli ve kuşkucu düşüncenin köklerini atmışlar ve geliştirici olmuşlardır.
Septisizm(kuşkuculuk) her bilgi savını,tezini kuşkuyla karşılayan;temellerini,etkilerini, kesinliklerini irdeleyen,aklın kesin elde edemeyeceğini,her sonuçta şüphede kalacağını,mutlâka ulaşmanın mümkün olmadığını savunan felsefi görüştür .
Sofistlerin bilgi görüşünün temeli 'her zaman için geçerli bilgi yoktur' şeklindedir. Buradan anlaşılacağı üzere bilgi kişiden kişiye göre değişir. Doğal olarak kesin bilgiye ulaşmak oldukça zordur. Örneğin havanın soğuk olması aynı yerde bulunan iki kişiye göre aynı olmayabilir.
Bunun anlamı bilginin görelileştirilmesi ve merkeze insan ögesinin konulmasıdır. Nitekim Protagoras'un ünlü sözü; "İnsan her şeyin, var olan şeylerin var olduklarının ve var olmayan şeylerin var olmadıklarının, ölçüsüdür" şeklindedir.
Ahlakın kaynağı hakkındaki ilk düşüncelerini 1764 yılında yayınladığı bir eserinde ortaya koyan Kant, 'ahlakı oluşturan, insandaki doğal duygulardır' diyerek, ahlak yargılarını doğrudan doğruya duyguya dayandırıyordu (Kant, 2010: 54).
Sofistlerin insan merkezli, pragmatik ve kuşkucu bakış açıları ile tanrı ve din konusu eleştirel bir zemine oturmuştur.
Platon'un Protagoras diyaloğunda belirttiğine göre Protagoras “sofist” ismini kullanan ilk filozof.
sofistler, doğru bilginin imkanı konusunda tepkisel bir düşünceyi temsil ederek, dogmatizmi reddederler.onlar için değerli olan, doğru bilgi değil,kişiyi başarıya götüren bilgidir.onlara göre, herkesin üzerinde uzlaşacağı bilgi olamaz. bilgi olarak yalnızca duygusal algılardan oluşmuş zanlar vardır.bunlarsa insandan ...
Bu anlayışa bağlı olarak sofistler, iyinin ve kötünün kişisel, toplumsal ve geleneksel anlayışlara göre değiştiği için göreli olduklarını ve aynı zamanda ahlakın doğal bir kaynağı olmadığını belirtmişlerdir. Onlar için ahlak yalnızca bir uzlaşmadır.
Sofistler ise daha farklı ve göreli bir etik anlayışını benimsemişlerdir; genel geçer anlamda kabul görülebilecek, doğru olabilecek hiçbir ölçü yoktur, her şeyin ölçüsü insana bağlı olduğu gibi etiğin ölçüsü de kişiye bağlıdır. Etikte görecelilik ve öznelliği savunan ilk düşünce Sofistlerindir.
Bu yaklaşıma göre, felsefeyi anlatmak gezen ve isteyen kişiler için sofistik sözcüğü değerlendirilebilir. Kısa anlamı bakımından ise, TDK'ya göre bilgicilik olarak bilinir. Aynı zamanda bu kelime ise, safsata ya da yanıltıcı olarak da karşılık buluyor.
Sokrates'i ilgilendiren insan ve insan doğasını, insanın mutluluğunu konu alan bilgi olduğuna göre, insana asıl gerekli, asıl faydalı, erdem ve mutluluğu için vazgeçilmez olan tek bilgi insan doğasının, insanın amacının, insanın kendisi için dünyaya geldiği veya getirilmiş olduğu şeyin bilgisi olmak durumundadır.
İnsan her şeyin ölçüsüdür Bilgicilik akımına ait bir düşüncedir.
İlkçağ Yunan Filozofu Protagoras'ın söylediği “İnsan Her Şeyin Ölçüsüdür” sözü, ilk bakışta pek fazla bir anlam uyandırmasa da doğru bilgiye ulaşma açısından önemli mesajlar iletir.
Sofizm, bilgiye ulaşma yolunda temel kaynağın duyular olduğunu ve duyuların verdiği bilgilerin de aldatıcı olduğunu savunmuş, bu nedenle bilginin herkes için farklı olabileceğini öne sürmüştür.
Sofistler gerçek bilginin imkansızlığını dile getirmişlerdir. Şüphe onlar için amaçtır. Onlara göre her şeyin ölçüsü insandır. Sofistlerin bu bilinemezci tavrını, Septikler "bilgi mümkün değildir" diyecek kadar ileri götürmüşlerdir.
Felsefenin en önemli üç konusundan birisi olan bilgi kuramı ile ilgili sistemli tartışmalar Sofistler döneminde başlamıştır. Bilgi kuramının en temel sorunu bilginin kaynağı ve imkânı sorunudur. Duyumculuğu esas alanlar bilginin kaynağı konusunda, insanın doğuştan bilgi sahibi olmadığını ileri sürerler.
Tarihsel süreçte kuşkuculuk
Antik çağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihte ilk şüphelenen, şüpheci (septik) düşünürdür.
Rölativizm akımının kurucusu olarak Antik Yunan döneminde yaşamış olan Pratogaras'tır Günümüze kadar ulaşmış olan ''Her şeyin ölçüsü insandır'' sözü, rölativizmi özetler niteliktedir. Pratagoras'a göre, evrendeki her şey kişiden kişiye göre değişir.
Septisizm kuşkuya ve sorguya dayalı temel felsefi akımlardan biridir. Nesnelerin varlığı gibi insana verilen yargılar da sorgulanır. Septisizmde yargılara tamamen güvenmek mümkün değildir. Bu nedenle tarihsel olaylar ya da kişilerin davranışları hakkında kesin yargılardan kaçınılmalıdır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri