Kısacası bitkiler acı ve ağrı hissediyorlar ve son derece zekiler.
Yapılan araştırmalar, bitkilerin de hissedebildiğini ortaya koyuyor! Süper-hassas ve lazerle kontrol edilen mikrofonlarla yapılan araştırmada, yaprakları koparılan veya bozulmaya başlayan bitkilerin "ağladığı" tespit edildi.
Bitkilerin merkezi sinir sistemi ve acı reseptörleri yok
Hatta Michael Pollan'ın muhteşem kitabı “Arzunun Botaniği”nde de anlatıldığı gibi insanları yüzyıllar boyunca kendi evriminin yararına kullanan bitkilerin beyinleri, merkezi sinir sistemleri ve daha önemlisi, ağrıyı ve acıyı hissetmek için reseptörleri yok.
Bitkiler de canlı, örneğin ışığa tepki verebildikleri için hareket bile ediyorlar, elektrik sinyalleri üretebiliyorlar. Bunu vejetaryenler de biliyor, Ama bitkilerde hayvanlarda ve insanlarda bulunan merkezi bir sinir sistemi yok. Ayrıca daha da kritik olan, acı reseptörleri yok.
Bitkilerin sinir sistemi olmadığı için, bizim algıladığımız dünyayı, bizler gibi algılamaları mümkün değildir.
İlgili 40 soru bulundu
Bitkilerin Duyguları – Sevildiğini Hisseder mi? Bitkilere, insanlara gösterdiğimiz şefkat ve sevgiyi gösterdiğimizde onların sevgiyi ifade ediş ve yansıtma biçimleri çok daha farklı olabiliyor. Örneğin, bitkilerin yapraklarını okşayıp hatta öpmek onları mutlu etmeyecektir.
Bu anlamlar ve düşüncelerden bazısının bilimsel dayanağı bulunmakta; bilimsel çalışmalarla ve kanıtlarla desteklenmiştir. Bunlardan biri bitkilerdeki küsme davranışıdır. Bitki yetiştiricilerinin çokça bildiği üzere bitkiler de insanlar gibi küsme davranışı sergilerler.
Bitkiler, belki de ihtiyaç duyduklarında sinirsel sinyalleri hayvanlardaki gibi kullanıyor fakat bunu pek olası görmüyoruz. Aslında mental süreçlerini insanla karşılaştırarak anlamaya çalıştığımız bitkileri, bizimkinden faklı bir bilinç düzeyine sahip oldukları için kavrayabilmemiz imkansız.
Ağaç da bir bitki türü olduğu için canlı bir varlık olarak kabul edilir. Ağacın dünya ekosistemine olan katkısı herkes tarafından bilinir ve kabul edilir. Ağaçlar olmadan dünyada yaşamın olması da mümkün değildir. Bu denli önemli varlıkların cansız olduğunu iddia etmek mümkün değildir.
Yapılan araştırmalar, bitkilerin de hissedebildiğini ortaya koyuyor! Süper-hassas ve lazerle kontrol edilen mikrofonlarla yapılan araştırmada, yaprakları koparılan veya bozulmaya başlayan bitkilerin "ağladığı" tespit edildi.
Bitkilerin hücresel düzeyde zararlı uyaranlara verdiği hormonal tepki acı çekmek değildir. Bitkilerin bunu algılayacak, yorumlayacak, hissedecek kapasiteye sahip değildir. Cildimiz güneşin zararlı ışınları ile karşılaşınca melanin salgılar, ancak biz bunu hissedemeyiz. Bitkilerdeki durum da buna benzerdir.
Bitkilerin acıyı hissettiğine yönelik yapılan yorumların hepsi aslında bizlerden salınan substance p eşdeğeri olarak kabul edilen kimyasalların yapraklar kesildiğinde ya da koparıldığında ortaya çıkmasıdır. Henüz mevcut bilim ışığında, yalnızca salınan kimyasallara dayanarak bitkilerin acı çektiğini söyleyemeyiz.
Bitkilerin nöronları yok. Dolayısıyla, fizyolojik açıdan ancak nöron ağlarıyla oluşturulan sinir sistemleri de yok. Bunun ötesinde, acı hissini iletmeye yarayan "nociception" sistemlerine de sahip değiller.
Dokunulduğunda veya sarsıldığında, minik yaprakçıklarını üst üste kapatır ve yapraklarını aşağıya doğru sarkıtarak bir tepki verir. Bu hareket halk arasında küsmek olarak algılanmış ve bitkiye küstüm otu adı verilmiştir.
İbn Sînâ'ya (ö. 1037) göre nefs canlıların türleşme ilkesidir ve üçe ayrılır: Birincisi bitkisel (nebatî) nefistir. Bitkisel nefs, bitkilerde beslenme, büyüme ve üremenin ilkesidir. İkinci sırada hayvanî nefs gelir.
ABD Ulusal Araştırma Konseyi, Acının Laboratuvar Hayvanlarında Tespiti ve Hafifletilmesi Komitesi'ne göre acı, memeliler ve belki tüm omurgalılar dahil olmak üzere birçok hayvan türü tarafından hissedilir.
İyilik, tatlılık adına yapılanlara insanların ihtiyacı olduğu kadar; iyiliğin gümrahlığına, sözün tatlılığına, sesin müziğine ağaçların da ihtiyacı vardır. İnsan, insana yakışır bir dilin içinden konuştuğunda, bizim ağaçları duyduğumuz gibi ağaçlar da bizi mutlaka duyar.
Ormanların dev koruyucusu olan bu canlılar, bir nevi kökleri dışarıda olan ağaçlardır esasen. Birbirleriyle kendi dillerinde konuşur, sürekli bir iletişim halinde binlerce yıl yaşarlar. Bize, koruyucuları oldukları ağaçların yaşayan, hafıza ve hatıra sahibi canlılar olduklarını hatırlatırlar.
İl merkezine 27 km uzaklıktaki Yapraklı İlçemize bağlı Karacaözü Köyünde bulunan ve koruma altına alınan meşe ağacının 500 yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Dünyanın en yaşlı meşelerinden biri olan Koca Meşe'nin gölge alanı 256 m2 olup çapı ise 12,20 m dir.
Evet, bitkilerin duygular vardır ama bir bitkiye gidip "seni nalet giresi bitki" dediğinizde solacağını sanmam :). Bitkiler tehditlere karşı korku ve stres duyumsarlar ve böylece savunma düzenekleri devreye girer. Örneğin Küstüm otu dokununca çoğu bitkide olduğu gibi strese girer ve yaprakları ile kendini korur.
Bitkiler geçmişte olan olayları unutmama, ileride karşılaşacakları çeşitli durumlarda hatırlama ve bu bilgileri kullanma yeteneğine sahiptirler. Örnek vermek gerekirse ; Küstüm(otu)çiçeği Mimosa Pudica 🍃.
Ağaçlar topraktan enerji almazlar, enerjiyi kendileri üretirler. Ağaçlar topraktan aldıkları su (H2O) ile havadan aldıkları karbondioksiti (CO2) güneş ışığı ile tepkimeye sokarak şeker (C6H12O6) ve oksijen (O2) üretirler. Bu işleme fotosentez denir.
İki ayda bir sularken çiçeklerine maden suyu koymak, çiçek köklerinize faydalı mineraller ile beslemek konusunda fayda sağlayacaktır. Sulama yapmadan önce maden suyunu ağzı açık bir kabın içine koyun ve iki gün boyunca asidinin kaçmasını bekleyin. Dinlendirilmiş maden suyu çiçeklerinize verebilirsiniz.
Yaprak kısımları eğilmeye ve boynu bükülmeye başlar. Şayet bitkinin yeni sürgünlerinin yaprak kısımları solmaya başlıyor, gelişimi yavaşlıyor, yaprak renginde farklılaşmalar ve dökülmeler meydana geliyor ise çiçeğin susuz kaldığına işaret etmektedir.
Yıllık bitkiler bir yıl içinde büyür, tohum üretir ve ölür. İki yıllık bitkiler ise iki büyüme mevsimi boyunca yaşar. Bundan daha uzun yaşayan bitkilere ise uzun ömürlü denir. Bitkiler "belirsiz büyüme" yeteneğine sahipler, bu da ölene kadar büyümeye devam ettikleri anlamına geliyor.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri