Hamza bin Abdülmuttalib ( y. 568 – 23 Mart 625), İslam Peygamberi Muhammed'in amcası ve süt kardeşidir. Abdülmuttalib bin Haşim'in on oğlundan biridir. Künyesi Ebu Umare ve Ebu Ya'la olup, lakâbı "Esedullah", yani "Allah'ın Aslanı"dır.
Allah'ın aslanı: Hazreti Ali.
kendisini bir aslan karşılar ve ondan yüzüğünü ister. hz. muhammed yüzüğü verir. kavminin arasına döndüğünde olayı hikaye ederken yüzüğünün orada kaldığını fark eder, o sırada hz. ali ona yüzüğünü teslim eder. bundan dolayı lakabı allah'ın aslanı olmuştur. hz.hamza'nın lakabı. arapçası esedullah'tır.
Hind, ciğerini çiğneyeceğini ve organlarından gerdanlık yapıp boynuna takacağını söylediği Hamza'yı öldürdüğü takdirde Vahşî'ye bütün takılarından ve yanında bulunan mallardan başka 10 altın vereceğini söyledi. Vahşî de Hamza'yı uzaktan attığı mızrakla şehid ederek karnını yardı ve ciğerini Hind'e götürdü.
Hakkında birden fazla rivayet olması bakımından gerçekliğinin sorgulanabilirliği daima mümkün olan bu kılıcın orijinalinin üç metre boyu ve yüzün üzerinde bir kilosu olduğu düşünülmektedir.
İlgili 45 soru bulundu
Hamza, kılıcını çok iyi kullanır ve ustaca ok atardı. Aynı zamanda çok iyi bir avcıydı. Vaktinin çoğunluğunu Mekke dışında, avlanarak geçirirdi. Kendisinin inanılmaz güçlü olduğu nakledilir.
Topkapı Sarayı Müzesi'nde Osmanlı padişahlarının, üst düzey devlet adamlarının kullandığı, diplomatik hediye olarak gönderilen 1300 yıllık paha biçilemez kılıç, kalkan, miğfer, hançer gibi silahlar restore ediliyor. İç Hazine Binası, Mukaddes Emanetler'den sonra müzenin en çok ziyaret edilen mekanlardan biri.
Hamza'yı (r.a.) Vahşî'ye öldürten, daha yeni Müslüman olmuş müşrik reislerinden Ebû Süfyân'ın karısı Hind bint-i Utbe idi.
Müslüman olduktan sonra Medine'ye gelen Hz. Vahşi'ye, Peygamber efendimiz (sav) “Allah seni affetti, lakin seni görünce amcamı hatırlıyorum, üzülüyorum” der. Hz. Vahşi, namazlarını son saflarda kılar, Efendimize görünmez.
Babası Hz. Peygamber'in amcası Ebû Tâlib, annesi de Fâtıma bint Esed b. Hâşim'dir. Ebû Tâlib'in en küçük oğludur.
Hamza müşriklerin çekindiği, yiğit bir kişilikti. Bu nedenle kendisinin Müslüman olması, Efendimiz ve sahabelerin korunması açısından büyük önem arz ediyordu. Peygamber Efendimizin amcası olmasının yanında Onunla da yaşıt olan Hz. Hamza, İslamiyet'e büyük hizmetlerde bulunmuş büyük bir sahabedir.
Avcılık bütün dünyasıdır Hamza'nın. Pek sosyal biri değildir, dünyası Mekke'yi çevreleyen çöllerdir. O çöllerde aslan avlar. Ve Mekke'de de aslan avcısı diye ünlenmiştir.
Ali kültü etrafında şekillendiğine inanma hali var. Bu inanca göre Ali, Aleviliğin temel kurucu mürşidi ve piri oluyor. Alevi dedeleri de Hacı Bektaş Veli'nin soy şeceresi üzerinden kendilerini Ali soyuna bağlamakta sakınca görmüyor. Nitekim Anadolu dışında Aleviliğin Ali soyu olarak görüldüğü bir gerçektir.
Ali bin Ebu Talib (Arapça: علي بن أبو طالب; 21 Mart 599 veya 600, Mekke - 28 Ocak 661, Kufe), İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi.
Ali b. Ebû Tâlib ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri siyah gözlü olup, sakalı sık ve genişti; yüzü güzeldi, gülümserken dişleri görünürdü. Kendisine Hz. Peygamber (asm) tarafından verilen “Ebû Türâb” lakabından başka “el-Murtazâ” ve “Esedullâhi'l-gâlib” gibi lakapları da vardır.
Ebû Süfyân b. Harb'in eşi, İslâm tarihinin en önemli figürlerinden biri ve Emevî Devletinin kurucusu Muâviye b. Ebû Süfyân'nın annesi Hind bt. Utbe'nin yaşamı konu edilmiştir.
Müslüman olmadan önce Uhud Savaşı'nda ve Hendek Savaşı'nda Mekkeli paganların komutanı olarak İslam peygamberi Muhammed komutasındaki Müslümanlara karşı savaşan Ebu Sufyan bin Harb'in oğludur. Annesi Kureyş'in başkanlarından olan "Utbe bin Rebîa"'nın kızı Hind bint Utbe'dir.
Ebu Leheb, 624'de gerçekleşen Bedir Muharebesi'ne hasta olduğundan dolayı katılamamış, savaştan sonra çok ağır bir hastalıktan dolayı ölmüş, cesedi bir süre bekletilmiş ve kokuşmaya başlayınca da oğulları tarafından merasim yapılmadan, alelacele Kalib Kuyusu adında bir yere gömülmüştür.
Müseylime, İslam'a göre sahte peygamber olarak tanımlanır ve bazı Müslüman kaynaklarda "büyük yalancı" manasına gelen el-Kezzâb (اَلْكَذَّابُ) adıyla anılır. Müseylime'nin Yemame Muharebesi'nda Vahşi bin Harb tarafından öldürülme sahnesi.
Abdüluzzâ ile çarpışıp onu öldürdükten sonra kendisinin bulunduğu yere yaklaştığını görünce mızrağını fırlatarak onu şehid etti; ardından yanına giderek ciğerini söktü ve Hind'e götürdü.
Resulullah'ın; "Seni görünce amcam gözümün önüne geliyor" sözü üzerine Fahr-i Kainat'a bir daha hiç yaklaşamadı.. Uhud'ta yaşananlardan dolayı hayatı boyunca hep başı önünde, mahzun ve mahcup olan Hazreti Vahşi'nin, Suriye'nin Humus şehrindeki kabri de hüzünlüdür...
Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Dairesi'nde muhafaza edilen bu kılıcın Hz. Dâvud'un bizzat kendi eliyle yaptığı kılıç olduğunu nice peygamberlerin, hükümdarların elinden geçtiğini biliyor muydunuz? İlginç olan ise bu kılıcın kıyamet yaklaştığında bir kez daha kullanılacak olması...
Resûl-i Ekrem'in zülfikarı Hz. Ali'ye ne zaman hediye ettiği kesin olarak bilinmemekte, genellikle Uhud Gazvesi'nde verdiği kabul edilmekte ve bu sırada, “Lâ fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ zülfikār” (Ali'den başka yiğit, zülfikardan başka kılıç yoktur) diye nidâ edildiği ileri sürülmektedir.
Hz. Peygamber‟in, Uhud Gazvesi‟nde Hz. Ali‟ye, Zülfikar‟ı hediye ettiği ve bu esnada “Lâ fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ Zülfikâr” (Ali‟den başka yiğit, Zülfikar‟dan başka kılıç yoktur) dediği rivayet edilir (Öz, 2013, s. 554).
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri