Vicdan azabı başkasına zarar verdiğine inanan bir kişinin duyduğu pişmanlık duygusunun bir ifadesidir. Vicdan azabı suçluluk duygusuyla ilintili bir duygu olup kişinin kendi kendine yönelttiği bir kızgınlık halidir.
Vicdan azabı çekmek (veya duymak) TDK sözlük anlamı şu şekildedir: yapılan bir işten dolayı üzülmek, pişmanlık duymak.
Vicdan ya da duyunç, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir. Vicdan, birçok dinde, birçok felsefi akımda, mistisizmde önem verilmiş bir kavramdır.
TDK'ya göre vazife kelimesi, görev anlamına sahiptir.
2- Bu işi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları. 3- herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme. 4- yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması (TDK Türkçe Sözlük).
İlgili 24 soru bulundu
[l ince] (ﺟﻬﺎﻧﺸﻤﻮﻝ) sıf. (Fars. cihān ve Ar. şumūl “kaplama” ile cihān-şumūl) Dünyâyı kaplamış, dünya çapında, dünyâyı kaplayacak ölçüde, evrensel, âlemşümul, üniversal.
Vecd, vecit ya da ekstaz, kimi sözlüklerde «ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulduğu kendinden geçme ve coşkunluk hali» olarak tanımlanmakta olup, kişinin bilinci ve hafızası yerinde olmakla birlikte kendisine (dünyevi-fiziksel varlığına, duyumlara) ilişkin hiçbir algılamasının olmadığı ve kişinin tümüyle kendisi ...
İlelebet kelimesi taşıdığı anlam üzerinden, sonu gelmeyecek bir zamana değin, sonsuza kadar şeklinde ifade edilmektedir.
TDK ya göre mütevazi kelimesinin anlamları şunlardır: Mütevazi: Birlerine paralel anlamını ifade eden sıfat. Mütevazı: Gösterişsiz, alçak gönüllü anlamında olan sıfat.
assist [assisted|assisted] {fiil}
yardım etmek {fi.}
Vicdan azabı başkasına zarar verdiğine inanan bir kişinin duyduğu pişmanlık duygusunun bir ifadesidir. Vicdan azabı suçluluk duygusuyla ilintili bir duygu olup kişinin kendi kendine yönelttiği bir kızgınlık halidir.
Bir kimseye işlemediği bir suçu isnat etme anlamında ahlâk terimi.
Kişinin genel ahlak ve adalet ilkeleri çerçevesinde kendini yargıladığı ve sorumlu tuttuğu değer disiplinine “münferit vicdan” (bireysel vicdan) diyoruz. Maşeri vicdan ise, toplumun bütün kesimlerinin benimsediği ortak değerler demektir. Dilimize Ziya Gökalp sosyolojisiyle girmiştir.
İnsan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer.
863 alışverişte başarı oranı % 96. Vicdan Azabı (İmzalı), Emine Şenlikoğlu tarafından kaleme alınmıştır. Kitap 2013 yılında Mektup tarafından [İstanbul] yayınlanmıştır. 208 sayfadır. Vicdan Azabı (İmzalı) adlı eser Türkçe dilindedir.
Terim olarak vicdan insanın içinde bulunan ahlâkî otorite, ahlâkî değerler ve eylemler hakkında hüküm verme ve yargılama yeteneğini ifade eder. Yine aynı kökten vâcid (zengin) hadislerde esmâ-i hüsnâ arasında zikredilir (Tirmizî, “Daʿavât”, 82; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 10).
Kibar şekilde davranan bir kişiye ne kadar naif denir. Naif kelimesi; tecrübesi olmayan, toy, deneyimsiz anlamlarına gelmektedir. Nahif ise; hassas, ince, kibar manalarını taşır. Yani bir kişiye sıfat şeklinde kibar demek amaçlı nahif kelimesini kullanmak daha doğru olur.
(ﻣﺘﺸﻜّﺮ) sıf. (Ar. teşekkur'den muteşekkir) Teşekkür eden, teşekkür borcu olan, minnettar.
Dilimize Arapçadan geçmiş olan Mütehassis kelimesi, ''tehassus'' kökünden türetilmiştir. Tehassus, duygulanmak ve içlenmek anlamına gelirken mütehassis sözcüğü ise duygulu demektir. Merhametli ve duygusal kişiler için de aynı kelimeler kullanılır.
Etkili ve güzel konuşma sanatı, retorik. Hz. Peygamber'in Vedâ haccında okuduğu hutbeler. Cuma ve bayram namazları başta olmak üzere bazı ibadet ve merasimlerin icrası esnasında topluluğa hitaben yapılan konuşma.
Fakru zaruret mecbur kalmak, zorunda olmak, ileri derecede yoksulluk sebebiyle mecbur bırakılmak anlamında kullanılmıştır. Arapça kökenden Türkçe diline geçmiş ve günümüze kadar kullanılmış hala kullanılmaktadır.
(ﺑﺎﻟﻔﻌﻞ) zf. (Ar. harf-i cer bi-, harf-i târif el- ve fi'l “iş, hareket” ile bi'l-fi'l) Fiilen, gerçekten, nazarî değil iş olarak: “Bilfiil çalışıyor.”
Bu anlamda mücerred, “dünya ve âhiret kaygısını bir yana bırakıp Allah'a gönül veren ve sadece O'na bağlanan derviş” demektir.
Arapça kökenli sözcüklerden biri olan mütereddit, tereddüt kelimesinden türetilmiştir. Tereddüt, bir şeyi yapıp yapmama konusunda emin olamamak ve bocalamak anlamına gelir. Mütereddit kelimesinin sözlük anlamı ise kararsız ve tereddütlüdür.
Kelime-i şehâdet (Arapça : شهادتان, Türkçe: Tanıklık sözü), İslam inancında Allah'tan başka ilah olmadığı, Muhammed'in de onun kulu ve elçisi olduğunu beyan eden ibaredir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri