TEHZİL (HEZL): Başkalarını kırmak amacı olmaksızın şaka, alay veya latife yoluyla tanınmış bir şiirin kafiye ve ölçüsü örnek alınarak yazılan nazirelere tehzil denir. Tehzili nazireden ayıran nokta, tehzilde şaka ya da alaya almanın söz konusu olmasıdır.
Dilimize Arapçadan geçmiş olan tehzil kelimesi, hezel sözcüğünden türetilmiştir. Hezel, şaka ve nükte anlamına gelirken tehzil alay etmek demektir. Hezl, aynı zamanda bir nazire türüdür. Gazel ya da kaside türündeki bir şiirin başka bir şair tarafından mizahi bir şekilde yeniden yazılmasına tehzil denir.
Nazire yazma, tanzir, tanzir etme diye anılır. Nazire geleneği Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir. İranlı şairler nazireye cevâb adını verirler. Alay ve şaka yollu yazılmış nazirelere tehzil veya hezil denir.
Kaynaklarda hezle de “şaka, mizah, latife, alay ve eğlence” karşılıkları verilmektedir.
Kısaca sefeh, görüş ve düşüncede hevâ ve hevese uymak, akıl ile değil zevk ile hareket etmektir.
İlgili 36 soru bulundu
Cehâlet veya cehl sözlükte “bilmemek” anlamına gelir. Bu iki kavramın fıkıh terimi olarak kullanılışında ise genellikle şu farklılık göze çarpar: Cehl kişinin inanç, söz veya davranışları konusundaki bilgisizliğini, cehâlet ise kendi dışında kalan durumlara ilişkin bilinmezliği ifade eder.
Kasidelerde, son beyitte şairin mahlasının bulunduğu beyit taç beyit olarak isimlendirilmektedir. Eğer beyit, kafiyeli iki mısradan oluşuyorsa şairin adı ya da mahlasının bulunduğu beyit tac tâc beyit olarak isimlendirilir.
İki kişinin birbirini aynı ölçü ve vezin ile hicvetmesi ile ortaya çıkan nakîza şiir türünün, eski Arap toplumunda kendisine özel bir yeri mevcuttu ve savaşlarda da düşmana karşı da kullanılırdı. Bu tür, Cahiliye döneminden itibaren mizah, şaka ve özgünlük hususunda bilinen bir akımdı.
TÜRK EDEBİYATI. Taktî', aruzla yazılmış bir şiirin veznini bulmak için mısraları tef'ilelere (cüz) göre bölmek veya şiiri bu bölümleri esas alarak okumaktır. Bu okumaya taktî' etmek denir.
TEHZİL (HEZL): Başkalarını kırmak amacı olmaksızın şaka, alay veya latife yoluyla tanınmış bir şiirin kafiye ve ölçüsü örnek alınarak yazılan nazirelere tehzil denir. Tehzili nazireden ayıran nokta, tehzilde şaka ya da alaya almanın söz konusu olmasıdır.
Bilmece, lugaz, divan şiiri. Lugaz, bir nesnenin adını gizlemek suretiyle hakkında ipuçları vererek o nesneyi muhatabına soran bilmece türü anlatılardır. Arap edebiyatında doğan ve daha sonra Fars ve Türk edebiyatına geçen lugaz, kendine has anlatım tarzı olan bir türdür.
XVII. yüzyıl ise hiciv edebiyatının zirve yaptığı bir dönem olarak kabul edilmektedir.
Uzun bir hadisin belli bir kısmını alıp rivayet etme anlamında bir terim. Sözlükte “bölmek, parçalamak” anlamına gelen taktî' kelimesi, hadis terimi olarak birkaç konuyu içeren bir hadisin sadece ihtiyaç duyulan kısmını almayı veya bir kısmını bir yerde, diğer kısmını aynı senedle başka bir yerde nakletmeyi ifade eder.
Tapşırma, halk şiiri geleneğine ait bir terimdir ve "şiirin son dörtlüğünde ozanın mahlasını söylemesi" olarak tanımlanabilir. Şairin ad veya mahlas kullanması sadece halk edebiyatına mahsus bir gelenek değildir.
Tahfîf (Kasr):
Vezin gereği şeddeli bir harfi şeddesiz okumak demektir.
Düz yazı, nesir anlamındaki inşa masdarından türeyen münşeat kelimesi, münşi adı verilen devlet teşkilatında çalışan nişancı ya da kâtiplerin yazdığı veya şair ve edebiyatçıların kaleme aldığı her çeşit sanatlı düz yazıya ve bu yazıların toplandığı kitaplara verilen ad olarak kullanılmıştır (Uzun, 2002: 18 ).
1. Bir şey anlatmaya başlamadan önce sözü asıl konuya getirmek için söylenen giriş sözleri, söz başlangıcı. 2. edeb. Kasîdelerde maksada giriş beyti.
Klasik Türk edebiyatında şairlerin edebî bir eserde kendilerini övdüğü kısma “fahriye” adı verilir. Fahriye- lere genellikle kasidelerin fahriye bölümlerinde rastlanır. Bunun yanında şairler çeşitli vesilelerle şiirlerinin bir ya da birkaç beytini de fahriyeye ayırabilirler.
Buna göre hüsn-i makta' da “son beytin güzel olması” anlamına gelir.
Şairin mahlasının bulunduğu beyte mahlas beyti, taç beyit, veya mahlas-hâne adı verilmektedir. Bazen uygun düştüğünde şair mahlasını şiirin iki ayrı veya aynı beytinde de iki kez zikredebilir. Şair bazen mahlasının anlamını da düşünerek kullanır.
Aşkla ilgili gazellere "aşıkane"; beşeri aşkı anlatan gazellere "şuhane"; yaşamdan zevk almayı anlatan gazellere "rindane"; gazel öğretici gazellere "hakimane" gazel denir.
Dilimize Arapçadan geçmiş olan cahil, bilgi birikimi ve kültür seviyesi yetersiz olan demektir. Cühela kelimesi ise cahil sözcüğünün çoğuludur. Etrafında olup biten şeylerden habersiz, kendisini geliştirememiş kişiler için cahil cühela ikilemesi kullanılır.
1- Cehl-i Basit: Bilmeyen, bilmediğini bilmeyen cahillere cehl-i basit denir. 2- Cehl-i Mürekkep: Bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen cahiller için kullanılan bir terimdir. 3- Cehl-i Mikap: Hem bilmeyen hem de bildiğini iddia eden cahiller ise, cehl-i mikap olarak adlandırılır.
Sokrates, Descartes ve cehalet mutluluktur sözü
Ne Sokrates'in böyle bir sözü aktarılmıştır ne de Descartes böyle bir söz söylemiştir. Tersine her iki filozof da aklı doğru kullanmayı mutluluk, özgürlük olarak belirlemişlerdir.
Merfu hadisler bizzat Hz. Muhammed tarafından söylendiğine emin olunan sözlerdir. Örneğin veda hutbesini binlerce kişi dinlediği için, peygamber efendimizin bu hutbede söylediği her söz, merfu hadis olarak değerlendirilir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri