tamme / tâmme / تامه (Tâmmât) Kıyamet vakti. Belâ. Dâhiye. Keskin çığlık.
tamm / tâmm / تام
Yükselmek, yüce olmak.
tama' / tamâ' / طمع / طَمَعْ
Hırsla istemek. Doymazlık. Aç gözlülük. Çok isteme.
Kefil olma, taahhüt etme, tekeffül etme.
taam / طعام / taâm / طَعَامْ
Yemek, gıda.
İlgili 19 soru bulundu
Osmanlıca'da yazılışı: tamar. Düzgünlük.
maada / maâdâ / mâadâ / ماعدا / مَاعَدَا
-den başka, gayri.
Arapça'da “tutunmak, sarılmak, yapışmak” mânasına gelen temessük diplomatik dilinde borç verilmesi, borcun ödenmesi, bir şeyin teslim edilmesi veya teslim alınması gibi durumlarda karşı tarafa verilen belgeyi ifade eder. --> Temessükle eş anlamlı olarak tahvîl ve daha çok son devirlerde sened de kullanılmıştır.
mütehayyir / متحير / مُتَحَيِّرْ
Şaşmış, hayrette kalmış.
15. yüzyılda literatüre girmiş tevakkuf kelimesi, Osmanlıca kaleme alınmış metinlerde sıklıkla kullanılır. Bu kelimenin ilk anlamı beklemek, durmak ve mola vermektir.
Mutluluk, bahtiyarlık. Dünyâda ve âhirette mutluluk.
Sözlükte “dürüp bükmek; mesafe katetmek, geçip gitmek” anlamlarındaki tay (tayy) kelimesi tasavvufta uzak bir yere bir anda gitmek, an içinde çok uzun bir zaman yaşamak, aynı anda birden fazla yerde bulunmak gibi olağan üstü durumları belirtmek için kullanılır.
(ﺗﻤﻜّﻦ) i. (Ar. mekānet “bir yeri, bir îtibârı bulunmak”tan temekkun) [Aşağıdaki anlamı Türkçe'de kazanmıştır] Yerleşme, mekân tutma: Deycûra girmiş nûr-ı taayyün / Yoklukta etmiş varlık temekkün (Recâîzâde M. Ekrem'den).
Dilimize Arapçadan geçmiş olan Timsal kelimesi ''musul'' kökünden türetilmiştir. Musul bir şeye şekil vermek manasına gelirken timsal, örnek teşkil eden, benzer, misal demektir. Kelimenin yan anlamı ise resim ve surettir. Osmanlı döneminde heykel sanatı için timsal-i mücessem tamlaması kullanılırdı.
taayyünat / taayyünât
Meydana çıkmalar. Belli olmalar. Belli başlı adam sırasına geçmeler.
mu'tad / mu'tâd / معتاد
Âdet olunmuş, alışılmış.
münafese - منافسه
معارضه کردن و حسد بردن. (غیاث). منافسة.
Allah'ın isimlerinden biri olan El-Muahhir isminin anlamı istediğini geri bırakan, geciktiren, istediğini geri alan manasına gelmektedir.
Arapça kökenli bir sözcük olan müteakip, ek olarak kullanıldığında sonrasında ve devamında anlamına gelir.
müsbit / مُثْبِتْ
İsbat eden, tesbit eden. Hakikat olduğunu, doğruluğunu belli eden.
Dilimize Arapçadan geçmiş olan mütenahi kelimesi, bir yerin sonu ve sonu olan zaman anlamına gelir. Farsçada ''na'' eki ise başına getirildiği eklere olumsuz anlamı katar. Na ve mütenahi kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuş olan bu kelime sonsuz manasına gelir.
mübayenet / mübâyenet / مُبَايَنَتْ
Ayrılık. Tutmazlık. Başkalık.
Günlük hayatta sıklıkla kullanılan kalıplaşmış ifadelerden biri olan Malumatım var, bilgim ya da haberim manasında kullanılır.
Aydınlık, ışıklı, parlak.
amak / âmâk
(Tekili: Maak ve Mauk) Göz pınarları.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri