Türk Dil Kurumu sözlüklerine göre
Tiyatroda, kuliste durarak, oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip, hatırlatan,sözlerini unutan oyuncuya sözleri söyleyen yardımcıya verilen addır. Günümüzde suflör kullanımı gittikçe azalmıştır.
On akıl ve felekler, ay üstü âlemine ait ulvi (semavi) varlıklar iken ateş, hava, su ve topraktan oluşan dört unsur, ay altı âlemine ait süfli (aşağı) cisimlerdendir. Dört unsur, dünyadaki varlıkların yapıtaşlarıdır.
Türk dil kurumuna göre süfli kelimesinin pis kılıklı, kılıksız ve hırpani manalarına sahip olduğunu söylemek mümkün olmaktadır. Aynı zamanda süfli kelimesinin aşağı ve aşağılık anlamlarına da sahip olduğu bilinmektedir.
Dublör kelimesi Fransızcada iki misli ve bir benzeri anlamına gelen ''double''sözcüğünden türetilmiştir. Hem sinemada hem de tiyatroda, bazı sahnelerde başrol oyuncusunun yerine görev alan oyunculara dublör denir.
İlgili 31 soru bulundu
Melodrama; insanı alt üst eden, insanda derin izler bırakan acı ve üzüntü veren durumların oyun halinde insanların önünde sergilenmesi anlamına gelmektedir.
Arapça kökenli olup zaman içerisinde dilimize kadar uzanan kelimelerden biridir. Belirli bir dönem karşı karşıya kalınan durum için fasıl kelimesi kullanılmaktadır. TDK sözlük anlamında da belirli bir durum anlamına gelmektedir.
Vecd, vecit ya da ekstaz, kimi sözlüklerde «ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulduğu kendinden geçme ve coşkunluk hali» olarak tanımlanmakta olup, kişinin bilinci ve hafızası yerinde olmakla birlikte kendisine (dünyevi-fiziksel varlığına, duyumlara) ilişkin hiçbir algılamasının olmadığı ve kişinin tümüyle kendisi ...
(ﺳﻔﻠﻴّﺎﺕ) i. (Ar. suflі > sufliyye'nin çoğul eki -āt almış şekli sufliyyāt) Bayağı, değersiz, süflî şeyler, işler ve hususlar.
Zül kelimesinin anlamı bir şeyi aşağılama ya da bir kişiyi küçültme olarak ifade edilir.
"Sûfî" lâkâbıyla ilk anılan zât; bir rivâyete göre Câbir b. Hayyân (ölm.150/767), bir başka rivâyete göre ise Ebû Hâşim'dir. Her ikisi de Kûfe'li olduklarından, "sûfî" kavramının önce Kûfe ve Basra'da ortaya çıktığı söylenebilir.
Sözlükte “meyil, arzu, istek, azim” mânasına gelen himmet kelimesi (çoğulu himem), “Kendini veya başkasını kemale erdirmek için kalbin bütün ruhanî güçleriyle Cenâb-ı Hakk'a yönelmesidir” şeklinde tarif edilmiştir (et-Taʿrîfât, “himmet” md.).
İlk sûfîler “yoksulluk” anlamına gelen fakr ile “Allah'a muhtaç olma” anlamına gelen fakrı birleştirerek bunu kendi meslekleri ve gayeleri haline getirmişlerdi. Onlara göre fakr (dervişlik) Allah'a giden yol, fakir de (derviş) bu yolun yolcusudur.
Suflör ve suflözler, oyunu metinden izleyen, gerektiğinde oyuncuya sufle veren kişidir.
İslâm'ın zâhir ve bâtın hükümleri çerçevesinde yaşanan mânevî ve derunî hayat tarzı. Tasavvufî hayat tarzını benimseyen ve bu yolla Hakk'ın yakınlığını kazanmaya çalışan kişi.
Meânî ilminde fasl ise, cümlenin cümleye atfını terk etmek anlamına gelmektedir50. Daha kapsayıcı bir şekilde faslı şöyle tarif etmek mümkündür: Fasl, lafız ve anlamında birliktelik bulunan veya lafız ve anlam yönüyle ilişkili olmayan iki cümlenin atfının terk edilmesidir51.
(ﺳﻔﻠﻴّﺖ) i. (Ar. suflі'den yapma mastar sufliyyet) Süflîlik, bayağılık.
Sufi, inancı sağlam olan ve Allah yolunda ilerleyen kişiler için tercih edilen bir kelimedir. Bu kelimeyi TDK ile açıklamak gerekirse şu ifade karşımıza çıkar; - Yoğun şekilde ibadet eden kimseler, - Mutasavvıf.
Zebil sözcüğü TDK'ya göre zayıf, yoksul ve perişan anlamlarına sahip olan bir kelimedir.
Bu anlamda mücerred, “dünya ve âhiret kaygısını bir yana bırakıp Allah'a gönül veren ve sadece O'na bağlanan derviş” demektir.
Arapça kökenli sözcüklerden biri olan mütereddit, tereddüt kelimesinden türetilmiştir. Tereddüt, bir şeyi yapıp yapmama konusunda emin olamamak ve bocalamak anlamına gelir. Mütereddit kelimesinin sözlük anlamı ise kararsız ve tereddütlüdür.
Esas olarak “haberleşme, iletişim” anlamlarına gelen muhabere sözcüğü; Kara Kuvvetleri Komutanlığında, muhabere sınıfının başlıca görev sahalarını ifade etmek maksadıyla, “Muhabere, Elektronik ve Bilgi Sistemleri (MEBS)” olarak kullanılmaktadır.
İştirak kelimesinin ilk anlamı ortak olmak ve katılmaktır. Örneğin '' O şirkete iştirak etti'' cümlesinde kelime ortak olmak anlamında kullanılmıştır. ''Plana iştirak etmek'' ise uyum sağlamak, itiraz etmemek ve katılmak anlamına gelir.
Peşrev klasik Türk müziğinde faslın giriş taksiminden hemen sonra ve şarkıdan önce çalınan parçadır. Ayrıca pehlivanların güreşe tutuşurken ellerini uyruklarına ve birbirlerine vurarak yaptıkları gösterinin adı da peşrevdir.
TDK'ye göre fuaye, “dinlenmelik” anlamına gelir. Buradan anlayacağınıza göre bu alan, otel, gösteri merkezi ya da sosyal tesislerde bulunan dinlenme alanıdır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri