Bu mezhep, itikadi bir mezheptir. Bu mezhebe göre, büyük günah işleyen bir kişinin küfür ile iman arası bir mertebeye sahip olduğunu söyleyerek Ehl-i Sünnet alimleri arasında yer alan Hasan-ı Basrî'nin dersini terk eden Vasıl bin Ata ile ona uyanların ortaya çıkardığı Mutezile mezhebi, bu isimle anılmaya başladı.
Câhiz'den sonra Basra Mu'tezilîleri'nin en meşhur temsilcileri Ebû Ali el-Cübbâî ve oğlu Ebû Hâşim'dir. Ebû Ya'kūb eş-Şahhâm'ın öğrencisi olan Ebû Ali hocasının ölümü üzerine Basra Mu'tezilîleri'nin reisi olmuştur. Bu okulun son dönemdeki en önemli temsilcisi, Hemedan bölgesi başkadısı Abdülcebbâr b.
Atâ ile birlikte bir mezhep olarak başlayan Mu'tezile, Amr b. Ubeyd ile olgunlaşmaya başlamış ve Allâf ile de kelamî bir ekol haline gelmiştir.
Büyük günâh işleyen kimsenin iman ile küfür arası bir mertebede olduğunu söyleyerek Ehl-i Sünnet âlimlerinden Hasan-ı Basrî'nin (ö. 110/728) dersini terk eden Vâsıl bin Atâ (ö. 131/748) ile ona uyanların oluşturduğu mezhep bu isimle anılır.
MU'TEZİLE, İslam'da kuramsal kelam ilminin temellerini atan, problemlerini tespit ve tayin eden, bu problemleri çözüme kavuşturmaya çalışan en önemli teolojik okullardan biridir. Bu okul, İslam akaidini felsefi ilke ve yöntemlere dayanarak ispat etmeye ve savunmaya çalışan bir düşünce sistemi olarak da bilinmektedir.
İlgili 41 soru bulundu
Ebü'l Hasan Eş'arî (873 - 935), İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Eş'arilik mezhebinin kurucusu ve Şâfiîlik, Mâlikîlik, Hanbelilik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi.
Kitabın ilk bölümü “tevhid” bahsine ayrılmıştır. Mu'tezîlî âlimler tara- fından “usûl-i hamse”nin ilk esası olarak “adalet” zikredilmekle birlikte, Mu'tezîle mezhebinin temelini teşkil eden “tevhid” esasını adaletin önüne geçiren ilk mu'tezîlî âlimin Kâdî Abdülcebbâr olduğunu söyleyebiliriz.
Muhammed b. Hanefiyye ve kader konusunda bir risâlesi bulunan Hasan-ı Basrî'yi Ehl-i sünnet'in ilk temsilcileri olarak zikretmiştir (el-Farḳ, s. 220).
Mu'tezile, kendisi için en çok Ehlü't-Tevhid ve'l-Adl ismini tercih ederken zaman zaman Ehl-i Hak, Adliyye, Ehl-i Adl, Fırkatu'n-Nâciye isimlerini de kullanmıştır.
ASLAH; VÜCÛB) Mu'tezile görüşünün yanlışlığını farkederek hocası Cübbâî ile, bu görüşle ilgili üç kardeş (ihve-i selâse) meselesi etrafında yaptığı münakaşalarda tatmin edici cevaplar alamamasının Mu'tezile'den ayrılmasında etkili olduğu kabul edilir (İbn Asâkir, s. 39-41).
Allah'a hiçbir şeyin vacip olmayacağı görüşünü benimseyen Eş'arî, bunu ispat etmek için, senaryo şeklinde bir “üç kardeş meselesi” tasarlamış ve hocası el-Cübbaî'ye biri mümin, diğeri kâfir, üçüncüsü de henüz çocukken ölen üç kardeş hakkındaki kanaatini sormuştur.
Bu şekilde kelam ilminin temellerini atan Mu'tezilenin görüşleri, tevhid, adalet, el-va'd ve'l-va'îd, el-menzile beyne'l-menzileteyn ve emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i ani'l-münker şeklin- de beş esas olarak sistemleştirilmiştir.
Mutezile, Kur'ân tefsîrini özellikle tevhid ve adalet prensipleri üzerine temellendirmiştir.
Atâ (ö. 131/748) Mu'tezile'nin gerçek anlamda kurucusu olarak karşımıza çıkmaktadır. 2 Hicrî 80 yılında Medine'de dünyaya gelen Vâsıl b. Atâ'nın mevâlîden olduğu ve Muhammed İbnu'l-Hanefiyye'den ders aldığı kaynaklarda belirtilmektedir. 3 Ayrıca Vâsıl b.
Mutezile iki büyük kısma ayrılır: Basra Mutezilesi ve Bağdat Mutezilesi. Basra ekolünün kurucusu Vâsıl b. Atâ, Bağdat ekolünün kurucusu Bişr b. el-Mu'temir'dir (ö.210/825).
Atâ'nın öğrencileri olan Bişr b. Sa'îd ve Ebû Osman Zaferânî'den eğitim almıştır. Daha sonra Bağdat'a dönerek Mu'tezili görüşleri ortaya atmış ve Bağdat Mutezilesini kurmuştur.
Mu'tezili hareket genellikle Emevilerin son dönemi olan 740-750 yılına kadar götürülür.
III. (IX.) yüzyılın sonlarından itibaren Horasan ve Mâverâünnehir'de ortaya çıkan itikadî mezhep. Hüseyin b. Muhammed en-Neccâr'ın (ö. 230/845 civarı) kurduğu kelâm ekolü.
- Ehl-i sünnet itikadına göre kadere iman etmek imanın altı şartından biridir; yani kadere iman etmek farzdır ama; Mu'tzile mezhebi kaderi inkar ediyor ve kader diye bir şeyin olmadığını söylüyor. Böylelikle imanın altı şartından birine inanmamış oluyor.
Sünniler günümüzde inanç açısından Maturidilik ve Eşarilik, fıkhi açıdan da Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbelî ve bazen ise Caferi mezheplerine bağlıdırlar. Bu dört mezhepten ilki olan Hanefi mezhebi itikad olarak Maturidiliğe diğer üç mezhep ise Eşariliğe bağlıdırlar.
Bu mezheplerden Sünnî İslam inanışında yaygın olanları Malikî, Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezhepleridir. Bu nedenle bu dört mezhebe zaman zaman dört büyük fıkıh mezhebi denmiştir.
İlk sünnet olan kişi İbrahim Peygamber olarak bilinmektedir. O Rabb'ın emriyle ilerlemiş yaşlarda sünnet olmuştur. İbrahim peygamber daha sonra yine Rabbının emriyle oğlu İsmail ve İshak'ı sünnet etmiştir.
Bu mezhep, itikadi bir mezheptir. Bu mezhebe göre, büyük günah işleyen bir kişinin küfür ile iman arası bir mertebeye sahip olduğunu söyleyerek Ehl-i Sünnet alimleri arasında yer alan Hasan-ı Basrî'nin dersini terk eden Vasıl bin Ata ile ona uyanların ortaya çıkardığı Mutezile mezhebi, bu isimle anılmaya başladı.
Bu kaynakların verdiği bilgilere göre ilk Mutezilî müfessir Ebu- bekir el-Esamm (201/816)'dır. Ebû Ali el-Cubbâî (303/915); İsa er-Rummânî (384/994); Kâdî Abdulcebbâr (415/1025); Şerif el-Murtadâ (436/1044); Yusuf el-Kazvînî (483/1090); Muhammed b.
Kelâm literatüründe va'd Allah'ın, emir ve yasaklarına uyan kimseyi mükâfatlandıracağını bildirmesi, vaîd ise bunlara uymayan ve bazı günahlar işleyenleri ebedî bir ceza ile uyarmasıdır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri