Laklar, daha çok Dağıstan'ın orta kesimlerinde dağlık bölgelerde yaşayan ve 178,630 kadar bir nüfusa sahip etnik bir gruptur. Lakça konuşurlar. Konuştukları dil; Kafkas dil gruplarının Kuzey Kafkas ana kolundan Kuzeydoğu Kafkas dilleri kolu içinde Dargwa-Lak dil grubuna girer.
Sahipsiz, buluntu çocuk anlamında fıkıh terimi. Âzat olmaktan veya muvâlât sözleşmesinden doğan hükmî akrabalık bağı.
( ﻟﻘﺎﻃﻪ– ﻟﻘﻄﻪ) i. (Ar. luḳaṭa – luḳāṭa) fıkıh. Bulunup alınan ve sâhibi belli olmayan şey, buluntu [Bulanın, sâhibi çıkıncaya kadar malı emânet kabul edip saklanması ve sâhibi çıkınca teslim etmesi şarttır]: Ve eğer sâhibi mâlûm değilse lukatadır ki mültekit olan, yâni bulup alan kimse yedinde emânettir (Cevdet Paşa).
IV- Meûnet: Halk arasında durumları gizli olan ve meczub (ilahî aşkla akli dengesi değişmiş kimse, deli) bilinen bazı kimselerden, bir iddiada bu- lunmadan meydana gelen "Hârikulâde" olaylar"dır.
Bir kimsenin malı, camilerde ayakkabı veya vestiyerde elbise değişiminde olduğu gibi bir benzeriyle değiştiğinde bunun yanlışlıkla olduğu kanaati hâkimse kalan mal lukata hükmündedir. Kasten yapılmışsa kalan üzerinde doğrudan yararlanma hakkı doğar.
İlgili 35 soru bulundu
"Sahip olma, tasarruf hakkı, köle, esir" gibi anlamları olsa da, asıl manasıyla "rakabe", "beklemek, korumak, muhafaza etmek, murakabe, koruyuculuk, gözeticilik” demektir.
Bir ülke İslam devleti egemenliğine geçtiği zaman, İslam egemenli- ği altına girerek, İslam topraklarında sürekli olarak yaşama hakkını elde eden ehl-i kitab gayrimüslimlere ise "zimmî” adı verilir.
Mesela Osmanlı Devletinde bulunan Hristiyan ve Yahudilere zimmi denilir. Yahudi ve Hristiyanların zimmi, yani zimmet altında olması demek, epistemolojik olarak Yahudi ve Hristiyanların Osmanlıda korunmasını getirmiştir.
Sözlükte “emin olmak, güvenmek” anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen ve “kendisine eman verilen kimse” mânasına gelen müste'men (veya “eman isteyen kimse” anlamındaki müste'min), terim olarak İslâm ülkesine (dârülislâm) eman alıp giren yabancı gayri müslimi (harbî) ifade eder.
Haraç, toprağın mülkiyetinden dolayı sahiplerinden maktu olarak alınan para veya hasılatından alınan hissedir. Müslümanlardan alınan öşür ve resm-i dönüm (veya çitf akçesi) vergisinin karşılığıdır[75]. İki türlü haraç vardır. Birincisi Harac-ı muvazzafa, İkincisi ise Harac-ı mukaseme'dir[76].
Gayrimüslim, İslam hukuku ve dünya görüşünde Müslüman olmayan tanımlamak için kullanılan terim. İslam esasıyla yönetilen devletlerin idaresi altında yaşayan ve İslam'dan başka bir inanca sahip kişi ve topluluklar ayrıca zimmî olarak sınıflanmaktadır.
Türk Dil kurumuna göre mütevellit kelimesi meydana gelmek ve ileri gelmek anlamlarında kullanılmaktadır. Mütevellit kelimesi doğmuş, dünyaya gelmiş anlamına geldiği gibi belirli bir mevkiye gelmiş anlamında da kullanılmaktadır.
Sözlükte “başkasının işini gören, dostluk gösteren, bakımını üstlenen” gibi anlamlar taşıyan mütevellî kelimesi terim olarak vakfiye şartları, şer'î hükümler ve mer'î mevzuat çerçevesinde vakfın işlerini idare etmek üzere görevlendirilen kimseyi ifade eder.
İrade açıklaması, açık (sarih) olabileceği gibi, üstü kapalı (zımni) da olabilir. Bir kimse iradesini, şüpheye mahal vermeyecek bir biçimde sözle, yazıyla yahut bir hareketle açıklarsa açık irade beyanında söz edilir.
Sözlükte “başkasının işini gören, dostluk gösteren, bakımını üstlenen” gibi anlamlar taşıyan mütevellî kelimesi terim olarak vakfiye şartları, şer'î hükümler ve mer'î mevzuat çerçevesinde vakfın işlerini idare etmek üzere görevlendirilen kimseyi ifade eder.
Hanefiler mütekavvim kavramını ise “şer'an kendisinden yararlanılması mubah olan şey” olarak tanımlarlar. Buna göre Hanefî mezhebine göre hak ve menfaatlerin -maddi bir varlığa sahip olmadıkları için- mal sayılmamaları ve akitlere konu edilememeleri icap etmektedir.
Menfaat mülkiyeti aynı anda bir malın aynına ve menfaatine malik olmamayı ifade eden nakıs mülkiyetin bir türüdür. Bu mülkiyet türü literatürde “milku'l-menfaa bilâ 'ayn” terimiyle ifade edilir (Zerkeşî, 1982: III, 227).
Müstevli Kelimesinin Güncel TDK Sözlük Anlamı Ne Demektir? Cevap: Bir Yeri İstila Eden, Yönetimi Altına Alan (Kimse, Devlet, Ordu Vb.)
(ﻣﺘﺸﻜّﺮ) sıf. (Ar. teşekkur'den muteşekkir) Teşekkür eden, teşekkür borcu olan, minnettar.
Nazır kelimesi anlam olarak, Osmanlı ve Selçuklu devleti gibi pek çok Türk devletlerinde devlet işlerinden herhangi birini yürütmekle görevlendirilen kişilere denilmektedir. Ayrıca nazır kelimesi; bir yere dönük olan, o yere bakan ve herhangi bir yere karşı anlamında kullanılmaktadır.
Dilimize Arapçadan geçmiş olan elzem kelimesi lüzum sözcüğünden türetilmiştir. Lüzum, gerekli ve şart anlamına gelirken, elzem, en lazım, en gerekli olan demektir. Bu kelime, vazgeçilmesi mümkün olmayan ve hayati önem taşıyan şeyler için de kullanılır.
TDK Sözlüğünde münferidin anlamı; 'Tek, ayrı, kendi başına olan' olarak yer almaktadır.
Türkçedeki kullanımıyla müstesna, genel kuralların dışında, özel veya istisna bir durumu ifade eder. Kelimenin Anlamı: Müstesna, bir şeyin veya durumun genel kurallardan veya normlardan saparak özel veya istisna bir konumda olduğunu belirtir.
Ehl-i ahd ise harbî olmayan yani Müslümanlarla savaş halinde olmayan gayrimüslimleri kapsamaktadır. Asıl ko- numuz olan zımmiler ise muahed ve müste'menler19 ile beraber işte bu ehl-i ahd kategorisinde yer almaktadır (Özel, 1996).
Ümmet (Arapça أمة), İslam toplumunun tamamını ifade eden bir kavram. Ümmet kelime olarak bir anneden doğan çocuklara verilen isimdir. Daha sonra İslam inancına sahip herkesi içine alan bir anlama kavuşmuştur. İslam inancının en önemli kaynağı Kur'an'da birçok yerde geçmiştir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri