2. Naklî Delil. Bütün öncülleri nakle dayanan delildir. Sübûtu, özellikle İslâm'ın ilk dönemlerinde işitmeye bağlı olduğundan “sem'î delil” diye anıldığı gibi “lafzî delil” diye de adlandırılır.
Zanna dayalı olan ve ihtimalli bulunan delil. Ulaşılmak istenen sonuca götüren kılavuza, huccet, kaynak veya kanıta "delil" denir. Bir fıkıh terimi olarak delil; şer'î hüküm elde etmek için başvurulan kaynak ve kanıt anlamına gelir.
İnsan ağzından çıkan anlamlı anlamsız ses ve ses grupları ile onları ifade eden harf ve harf gruplarının oluşturduğu remizlere lafız denir. Bu sesler bir anlamı simgeliyorsa kelime (sözcük) ve kelâm (söz) adını alır.
Her bir davranışla ilgili hükmün dayandığı özel delil anlamındadır. Bir hükme delil olan tek bir âyet ya da hadis, tafsîli delil niteliğindedir.
İslamda dinî hükümlerin dayandığı kaynaklara edille-i şer'iyye denir. Bu kaynaklar dört tanedir: kitap, sünnet, icma ve kıyas. Edille-i şer'iyye, veya şer'î deliller, en genel anlamda İslâm hukukunun kaynaklarını teşkil eder.
İlgili 27 soru bulundu
Özelliklerine göre delilleri; biyolojik deliller, kimyasal deliller, fiziksel deliller, parça deliller, iz delilleri, görüntü delilleri ve dijital-bilişim delilleri olarak sınıflandırılmak mümkündür[1]. Bazı bulgular/deliler tüm maddi delil çeşitleri ile ilgili inceleme yapılması mümkündür.
Selef âlimlerine göre delil şer'î, naklî ve aklî olmak üzere üç gruba ayrılır.
CEZA DAVASINDA DELİL ÇEŞİTLERİ
Bunun yanında kaynağı kişi olan tanık, sanık, bilirkişi ve kaynağı nesne belge ve belirti olan delilleri dolaylı delil olarak sınıflandırmak mümkündür.
Hadiselere dair bilgi edinilebilmesi için mutlaka, maddi aleme -insan veya eşya gibi- ait bir cismin yardım etmesi lazımdır. İşte yargıcın hisleriyle idrak ettiği bu şeye “sübut vasıtası” yani delil denir 4.
Naslardan hüküm çıkarma anlamında fıkıh usulü terimi. Bir veya birden çok önermeden başka bir önerme çıkarma, akıl yürütme anlamında mantık terimi.
1-HÂSS LAFIZ
Tek bir manayı veya belli sayıdaki fertleri ifade etmek üzere konulmuş lafızdır. Hâss lafzın iki özelliği var. Birincisi, onun tek bir manaya delalet etmesidir. İkincisi, delalet ettiği bu manaya giren fertlerin belirli sayılarda olmasıdır.
müşterek lafız ve delaleti
fıkıh usulünde müşterek, her biri ayrı vaz' ile olmak üzere birden fazla mânaya gelen lafzı ifade eden bir terimdir.
Belirli olmayan bir ferdi veya fertleri gösteren ve bir sıfatla kayıtlanmış olan lafız anlamında fıkıh usulü terimi. Kayıtlanmamış lafız anlamında fıkıh usulü terimi.
İstidlâl, zihnin daha önce bilinen bir veya birden çok önermeden (kazıyye) bilinmeyen bir önermeyi sonuçlandırma, açığa çıkarma işlemidir. Diğer bir ifadeyle istidlâl, daha önce doğruluğu bilinen yahut doğru olduğu sanılan bir hüküm veya hükümlerden hareketle bilinmeyen bir hükme ulaşmaktır.
A)ONTOLOJİK DELİL(VARLIK DELİLİ,EKMEL VARLIK DELİLİ):
düşünce insanın kendi ürettiği bir şey değildir.İşte bu mükemmel varlık düşüncesi insana kendisi mükemmel Allah'tan gelmiştir. ✓ Ekmel varlık delilini İslam düşüncesinde ilk kullanan kişi Farabidir.
Sözlükte “yol gösterme, kılavuzluk etme” anlamına gelen delâlet kelimesi dil ve edebiyat, mantık, cedel, fıkıh usulü gibi ilimleri yakından ilgilendiren ve söz, davranış, yazı, hareket, durum gibi herhangi bir şeyin belli bir bilgi, anlam ve hükümle bağlantısını ifade etmek üzere müştereken kullanılan bir kavramdır.
Bu delillere icmâlî olarak bakıldığında genellikle kitap, sünnet, icmâ ve kıyas dörtlüsü zikredilirken, tafsili delillere inildiğinde ise ilimlerin ayrışması sonucu bazı ilim dallarının yapısı, ya da birtakım ideolojik düşünceler sebebiyle bu dörtlü taksimde kısmî arttırmalara ya da eksilmelere gidilmiştir.
Zira kat'î bilgi ya sübût ya da delâlet açısından şüpheye mahal bırakmayacak şekilde kesin ve açık bilgi demektir. Şayet kat'îlik sübûtta ise bilginin varlığından şüphe edilemez, delâlette ise anlamından şüphe edilemez. Başka bir ifade ile delâleti kat'î olan nass artık farklı bir şekilde yorumlanamaz.
İlm-i kelamda "inikas-ı edille" diye bir hüküm, yıllarca kelam ilminde önemli bir delil ve vesile olarak kullanılmıştır. Manası "Delilerin iskatı ile netice de iskat olur." demektir. Mesela, meleklerin varlığını ispat eden bir delil çürütülürse, neticesi olan meleklere iman da beraberinde çürütülmüş olur fikridir.
“Şahsilik ilkesi” devletin vatandaşının ülke dışında işlediği suçlardan dolayı onu cezalandırabilmesini ve yine ülke dışında vatandaşına karşı bir suç işlenmesi halinde faili cezalandırma yetkisini belirtir. Birinci hal “faile göre şahsilik”, ikinci hal ise "mağdura göre şahsilik" olarak adlandırılır.
Vicdani delil sisteminde hakimin yargılama so- nunda tüm delilleri değerlendirip (suçsuzluk karinesi ve şüphenin sanık lehine yorumlanması ilkeleri doğrultusunda) şüphesini yenerek ulaştığı kanaat, vicdani kanıyı oluşturur.
Madde 6 - Makul şüphe, hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir.
Hukuka Aykırı Delil Yargıtay Kararları
Yine de boşanma davası gibi özel bir konu da olsa çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş deliller hukuka aykırdır. Hukuka aykırı deliller herhangi bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.
Doğrudan-Dolaylı Delil. Mahkemenin çözmesi gereken asıl olayı ispatlayan delillere doğrudan doğruya deliller, hakkında karar verilmesi gereken esas olaya bağlı olan yan olayları açıklayan delillere ise dolaylı delil denilmektedir.
Fer'î Deliller:
İcma, Kitap ve Sünnet'e dayanır, yani Kitap ve Sünnet'teki bir hükmün delili ile üzerinde icmaya varılan hükmün aynı illete sahip olmaları gerekir. Kıyas ise, Kitap, Sünnet ve icmayı esas alır. Bu üç delilden birisindeki ortak illet, kıyas için gereklidir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri