Bir düşünceyi veya teklifi kabul ya da reddetmeden önce onu iyice değerlendirme anlamında terim.
Hatıra getirme, hatırlama: Mâzîmizi eyleyip tezekkür (Abdülhak Hâmit). 2. Birkaç kişi tarafından bir mesele üzerinde konuşma, müzâkere etme: Size bu vech ile nasîhat edişi, ona tâati tezekkürde bulunmanızı irâde eylediğine mebnîdir (Muallim Nâci).
Tefekkür: Îmânı fikretmek, düşünmek demektir. Düşünen bir kişinin ulaşacağı hudutları, o hudutlar içerisinde hareket etmeyi mümkün kılan bir seviyedir. Tezekkür: Konularını Allah ile tezekkür edebilecek seviyeye ulaşmış olan birisinin, ulûl'elbabın durumudur. Tezekkürde, konuları Allah ile müzakere etmek söz konusudur.
Tedebbür; Kur'an'daki lafızların manasını derinlemesine anlamaya çalışmaktır. Tedebbür bazen açık lafızlar ile bazen de açık olmayan lafızlar ile Kur'an'da geçmektedir.
Zihnin sebepler ve sonuçlar arasında bağ kurmasıdır. Derinlemesine bağ kurar, Sebep sonuç, İllet hikmet, eser müessir, fail fiil, Halik mahluk, sanat sanatkar, Hulasa, her şey her şeyle bir şey arasında bağ kuran düşünceye Teakkul denir.
İlgili 36 soru bulundu
Fikr kökünden türeyen tefekkür de aynı anlamdadır (Lisânü'l-ʿArab, “nẓr”, “fkr” md.leri). Buna göre nazar ve tefekkür “bir işin âkıbeti konusunda düşünmek”, tedebbür ise “bir işin sonucunu başından hesap etmek” anlamına gelir. Aynı kökten gelen tedbir, tedebbürün sonucu olarak “gereken önlemi almak” demektir.
DİN EĞİTİMİNDE DÜŞÜNME BECERİLERİNİ GELİŞTİRMEK BAĞLAMINDA BİR KAVRAM DEĞERLENDİRMESİ: TAAKKUL. Kur'an'ın, insanın varlık şartlarından biri olan düşünme faaliyetiyle ilgili kullandığı terimlerden biri taakkul kavramıdır.
(ﺗﻔﻘّﻪ) i. (Ar. feḳāhet “fakih olmak”tan tefaḳḳuh) Fıkıhta bilgi sâhibi olma, fıkıh öğrenme: Kendi mütâlaa ve ikdâmı sâyesinde o küçük memlekette mükemmel sûrette tefakkuh etmeğe muvaffak olmuştu (Şemseddin Sâmi).
Tefekkür, İslam dininde günahlarını, evreni, varlıkları, doğayı, yaratıkları, kendini ve Allah'ı düşünmek; Allah'ın yarattığı varlıklardan, evrendeki düzenden ders çıkarmak demektir.
Tedbîr Kur'an'da daima Allah'ın yaptığı bir fiil iken, dört ayette yer alan tedebbür hep insanın yapması gereken bir fiil olarak karşımıza çıkar.
Tefekkür kelimesi Arapça olup “fekera” ( ف-ك-ر ) fiili kökünden ve “Tefa'ul” babından gelmektedir. Sözlükte; herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma gibi anlamlara gelmektedir.
Bir işin sonucunu başından hesaplama, düşünme anlamında bir terim.
Tefekkür kelimesi Arapça kökenli olarak Türkçeye yerleşmiş sözcüklerden biridir. Tefekkür kelimesi için Türk Dil Kurumu açısından bakıldığında 'düşünme, düşünüş' şeklinde tanımlanmaktadır.
Fıkhî bir meselenin dinî-hukukî hükmünü açıklayan cevap.
“Bir saat tefekkür, gece ibadetinden daha hayırlıdır.”[2]
Tefekkür, dört türlü olur: 1- Allahü teâlânın mahlûklarındaki güzellik ve faydaları düşünmek, Ona inanıp Onu sevmeye sebep olur. 2- Onun vaat ettiği sevapları düşünmek, ibadet yapmaya sebep olur. 3- Onun bildirdiği azapları düşünmek, Ondan korkmaya, kötülük etmemeye, günahtan kaçmaya sebep olur.
Tefekkür insana her an Allah'ın murakabesi/ gözetmesi altında olduğunu hatırlatarak, dünya ahret muhasebesini kuvvetlendirir, imanda ihsan kıvamında bir şuur kazandırır. Tefekkürde bulunmak müminin kalbine geniş zamanlarda şükür bilincini, zor ve sıkıntılı anlarda sabır bilincini öğretir.
İnsan irade ve kader ilişkisini tefekkür etmeyi içselleştirince, ondan sonrasında tevekkül etmeyi de gerektiği şekilde bakış açısı içine alır. Elden gelenin yapıldıktan sonra başa gelen durumları sabırla yorumlayabilmek, umudu elden bırakmamak hayatın yarınlara taşınmasında önemli destek olur.
Dilin zikri, sahibini kalbi zikre ulaştırır. Ki kalbi zikir, Allah'ın kudretini tefekkürdür.
Sözlükte “fazlalık, ziyade, ilâve” anlamlarındaki zâidenin çoğulu olan zevâid kelimesi, hadis ilminde bir veya birkaç hadis kitabının Kütüb-i Sitte gibi temel kaynaklardan fazla veya farklı olarak ihtiva ettiği hadisleri konularına göre bir araya getiren eserleri ifade eder.
Naslardan hüküm çıkarma anlamında fıkıh usulü terimi. Bir veya birden çok önermeden başka bir önerme çıkarma, akıl yürütme anlamında mantık terimi.
1- Teâruz: Tearuz kelime olarak münakaşa etmek, karşılık vermek, bir araya gelememek gibi manalar içermektedir. Istılahta, İslam hukukçuları buna teâruzu'l-edille derken, hadisçiler ihtilaf (ihtilâfu'l-hadîs) demektedirler.
İsim soylu bir kelime ile (akıl) fiil soylu bir sözcüğün (etmek) birleşmesinden oluşan aklet, derin derin düşünmek, bir sonuca varmak ve akıl erdirmek anlamına gelir. Genellikle -mek eki ile birlikte kullanılan bu kelimenin yan anlamı ise hatırlamaktır.
"Akıl (logos, epistêmê, intellectus, intelligentia, ratio, entendement, understanding) geniş kapsamıyla kösnüllüğün karşısındaki zekâ olan düşünme gücüdür. Daha dar bir kapsamdaysa akıl, anlayış karşısında ruhun bir bütün olarak anlama, (doğru) kavrama (soyutlama) hükme varma kapasitesidir.
Bir meseleyi sonuçlandırmak ya da belirsiz bir konuyu aydınlatmak için yapılan zihinsel faaliyete düşünmek denir. Bu kelimenin yan anlamı ise tasavvur etmek ve zihinde canlandırmaktır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri