İcâre, sözlükte; “kira, kiraya verme kiralık” anlamlarına gelir. Terim olarak ise, “cinsleri ve miktarları belli olan bir menfaati belli bir bedel karşılığında satmak ve süresi sona erince ya o menfaati geri almak veya icâreyi yenilemek” anlamına gelir.
Yapılacak bir iş karşılığında ücret taahhüt etme, mükâfat vaad etme, vaad edilen ücret ve mükâfat anlamında kullanılan fıkıh terimi. Vakıf akarların kısa süreli ve bir defaya mahsus kiraya verilmesi anlamında terim.
İcar menkul veya gayrimenkul bir şey'in veya hayvanın kullanıl masının ücret mukabilinde başkasına terk edilmesidir.
İslâm hukukunda menkul veya gayr-i menkullerin bir bedel karşılığında kiralanması ile işçi, memur, asker gibi kişilerin işverenle yaptıkları "memuriyeti kabul etme" veya "iş akdi" aynı nitelikte sayılmıştır. Ashab-ı Kiram, icâre akdinin caiz olduğu konusunda görüş birliği içindedir.
Mecelle'ye Göre İcâre-i Âdemi başlığı altında ele alınan iş akdi, icâre akdinin alt başlığı olarak düşünüldüğünden ve bu şekilde düzenlendiğinden terminoloji yönünden de ortak terimler kullanılmıştır. Kitabü'l-İcârât, Mecelle'nin on altı kitabından ikincisidir.
İlgili 25 soru bulundu
İcâre akdi kiralayan ve kiraya veren arasında kararlaştırılan bir anlaşmadır. Bu anlaşma kiralayan ve kiraya veren arasındaki ilişkileri düzenler. Böylece kişinin lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesi, haklarını koruması, sahip çıkması ve başkasının da hakkına saygılı olması açısından önemlidir.
İcâreteyn usulünün menşeini, Osmanlı hukukçusu Kınalızâde Ali Efendi'nin vakıfla ilgili risâlesinde de açıkladığı üzere, Hanefî hukukçularının belli şekil şartlarının gerçekleşmesi halinde cevaz verdikleri icâre-i tavîle (uzun süreli kira akdi) teşkil etmektedir.
Sözlükte “tek kira bedeli” yahut “bir defaya mahsus yapılan kira akdi” anlamına gelen bu tabir, vakıf hukukunda “çatılı (müsakkafât) ve çatısız (müstegallât) vakıf akarların ay ve yıl gibi belli bir süre tayin edilerek mütevellisi tarafından kiralanması” demektir.
“Yapmak, etmek, kılmak” anlamındaki ca'l (cu'l) kökünden türemiş olan cuâle (ciâle, ceâle), bir fıkıh terimi olarak yapılacak belirli bir iş karşılığında ödenecek ücret, ayrıca böyle bir ödemeyi taahhüt etme, vaad etme anlamına gelir. Bu şekilde verilen ücret veya mükâfata da cuâle, ciâl ve cu'l denir.
İcareteynli vakıflar, mahiyetleri icabı tamamen kendilerine has kaideleri ve statüsü olan vakıflardır.
Tüketilmeden kullanabilen bir varlığın kullanım hakkının (menfaat) belirli bir süre için müşteriye temlik edilmesi işlemine icâre denir. Hizmet ve iş sözleşmeleri de icâre kapsamında ele alınır.
Cevap: Bir menfaati, başka cins bir menfaat karşılığı kiraya vermek caizdir. Evin kirası karşılığı olarak tarlayı kiralamak caizdir. Fakat, elbiseyi kiraya verip, kira olarak başka elbise almak caiz olmaz. Bir yeri, namaz kılmak için kiraya vermek caiz değildir.
Vedia verenin taşınır bir malı ücretsiz olarak saklanmak üzere vedia alana tevdi ettiği, tevdi alanın da bu malı istendiği zaman iade borcu altına girdiği akit vedia akdidir (saklama sözleşmesi – depositum).
Akdin kuruluşunu ve hukukî varlık kazanmasını ifade eden İslâm hukuku terimi. En yaygın hukukî işlemi ve borç kaynağını ifade eden bir hukuk terimi. Bir hukukî işlemi gerçekleştirmeye ilişkin iradenin dışa yansıtılması.
Bu üç delilden birisindeki ortak illet, kıyas için gereklidir. Yani Kitap, Sünnet ve İcma delilleri kıyas için gerekli ilk üç delildir.26 Bunun içindir ki fer'î deliller ile istidlâl edebilmek için Kitap, Sünnet, icma ve kıyas delillerinde bir hüküm bulunmaması gerekir.
Selem akdi; vasıfları belli bir malın peşin bedel karşılığı vadeli satımına dayanan akittir. Selem akdi, üretilecek standart mallar (tarımsal ürünler) için söz konusu olup mevcut ve üretilmiş bir mal selem akdine konu olamaz.
Akit kelimesi Arapça kökenlidir ve bağ/düğüm anlamına gelir. Türkçe'de akit, sözleşmenin karşılığı olup, iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulan evlilik, alışveriş ve ortaklık gibi hukukî işlemler kastedilir.
Kelime olarak kefil olma, üstlenme, bir borcun altına girme, taahhüt ve garanti etme anlamına gelen damân2 kelimesi İslam hukukunda dar anlamda kefâlet akdini, geniş anlamda ise kişinin ödeme sorumluluğunu, mali yükümlülüklerini ifade eder.
Kabzın şekli dikkate alınarak yapılan bir tasnif de gerçek kabz, hükmî kabz şeklindedir. Bu tasnife göre menkulün elle tutulup alınması gerçek kabz, tasarrufa imkân verecek şekilde hazırlanmış olması hükmî kabz olarak adlandırılır.
A- Sahih Vakıflar ( Mukataalı - İcareteynli Vakıflar ); Bunlar aynı zamanda akara tahsisli yani gelirlerinden yararlanılan vakıflar olarakta nitelendirilmektedirler. 1- Mukataalı Vakıflar; Zorunluluklar sonucu doğmuştur. Vakıf yer haraptır.
Bedeli iade edildiğinde geri alınmak üzere bir malın satılmasını konu edinen satış akdi.
Garar veya ğırar (Arapça: غرر) kelime anlamı belirsizlik, tehlike, şans veya risk anlamına gelir. İslam Hukuku'nun muamelat kısmında, riba (faiz) ve meysir (kumar) gibi olumsuz bir unsurdur.
İcâreteyn kavramı, “çift kira” anlamında olup biri peşin diğeri vadeli bedel karşılığında, belgelerdeki ifade ile “icâre-i muaccele ve müeccele” ile bir mülkün kiraya verilmesini ifade eder.
“Muaccel” kelimesi, Türkçe'de “ivedi”, “hızlandırılmış” veya “erişilmiş” anlamına gelir. Hukuk dilinde ise bir borcun ödenmesi gereken zamanın gelmiş olması anlamına gelir. Yani, muaccel borç, ödeme süresi gelmiş ve dolayısıyla ödenmesi gereken borçtur.
Bu sistemde, devlet iki farklı gelir elde edebiliyordu: muaccele ve müeccele. Muaccele, satış sırasında peşin ödenen miktar iken, müeccele ise her yıl ödenen taksitler idi. Malikane usulünde, gelir kaynaklarını işletme hakkı kişilere kayd-ı hayat şartıyla veriliyordu.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri