Fiilen elde edilmemiş olan veya İslâm'a göre, zarûret hali dışında yararlanılması mubah olmayan şeylerdir. Sudaki balık, havadaki kuş, toprak altındaki madenler ve ormandaki av hayvanları gibi henüz elde edilmemiş şeyler örfen gayri mütekavvim maldır.
Mütekavvim mallar ise her türlü aynî hakka ve hukukî işleme konu olabilir ve bunlar üzerinde kurulan haklar hukuken korunur. Mütekavvim olmasa da Hanefîler tarafından mal olarak kabul edilmiş şeyler ancak belirli şartlar altında ve kısıtlamalarla aynî haklara konu olabilir.
Hukukî ve teknik anlamda mütekavvim mal “kullanılıp faydalanılması mubah olan şey”dir. Dolayısıyla bir malın mütekavvim olması için İslâm hukuk sisteminin o maldan yararlanmayı müslümanlar açısından mubah görmesi / yasaklamaması gereklidir.
Hanefiler açısından bir şeyin “mal” kabul edilebilmesi için şu özellikleri taşıması gerekir: 1) İnsanlar tarafından yararlı ve değerli kabul edilmesi 2) Üzerinde hâkimiyet ve zilyetlik kurulabilmesi 3) Maddi bir varlık olması. Bu üç özelliği taşımayan şeyler mal kapsamına girmezler.
İslam hukuku fiziki varlığı olan bazı nesneler üzerinde mülkiyet kurulamayacağını kabul etmiştir. Üzerinde özel mülkiyet kurulup kurulamaması bakımından Hanefiler malları mütekavvim ve gayrimütekavvim mal olmak üzere iki kısma ayırmışlardır.
İlgili 22 soru bulundu
Mallar bir yerden başka bir yere taşınma durumuna göre menkul (taşınabilir) mallar veya gayrimenkul (taşınmaz) mallar olarak ikiye ayrılabilir.
Kişisel malları kısaca açıklayalım: Eşlerden birinin yalnızca kişisel kullanımına yarayan eşya o eşin kişisel malıdır. Giysiler, erkeğin traş makinası gibi tamamen bireysel kullanıma tahsisli eşyalar eşlerin her birinin kişisel malıdır. Evlilik tarihinden önce eşlerin sahip olduğu mallar eşlerin kişisel malıdır.
Ekonomide insanların ihtiyaç ve isteklerini gidermek için alınıp satılan somut araçlara mal veya emtia denir. Hizmetten farklı olan malların dağıtımı yapılabilir, mallar el değiştirebilir ve üreticiden tüketiciye aktarılabilir. Mallar, pazar türlerine göre tüketim ve endüstriyel mallar olarak sınıflandırılır.
Sözlükte “rahim veya nesep bağıyla birbirine bağlı akrabalar” anlamındaki zevi'l-erhâm (tekili zü'r-rahim / zî-rahim) terkibi, İslâm miras hukukunda ashâb-ı ferâizle asabe gruplarına dahil olmayan kan hısımlarını ifade eder.
Piyasada misli bulunup bulunmaması bakımından mallar, mislî mallar ve kıyemî mallar olmak üzere ikiye ayrılır. Mislî Mal: Eğer bir malın, piyasada emsali bulunabiliyorsa bu mal mislî bir maldır.
IV- Meûnet: Halk arasında durumları gizli olan ve meczub (ilahî aşkla akli dengesi değişmiş kimse, deli) bilinen bazı kimselerden, bir iddiada bu- lunmadan meydana gelen "Hârikulâde" olaylar"dır.
Sözlükte “bir şeyi elle tutup almak, sıkıca kavramak; dürmek ve daraltmak” gibi anlamlara gelen, ayrıca kinayeli kullanımında ruhun alınmasını (ölüm) ve cimriliği ifade eden kabz kelimesi “bir şeyi elde etme, onda tasarrufta bulunabilme” mânasında da kullanılır.
(ﺍﺣﺮﺍﺯ) i. (Ar. ḥarz “korumak, toplamak”tan ihrāz) Kazanma, elde etme; erişme, nâil olma: Bugün hayat ancak ihrâz-ı galebe için sarfedilebilir bir metâdır (Cenap Şahâbeddin).
Sözlükte “hakkını yemek, kötü davranmak; kıtlaştırmak, tedavülden çekmek, istiflemek, tekeline almak” anlamlarındaki hakr kökünden türeyen ihtikâr, “ticaret malını pahalılaşması gayesiyle istifleyip piyasaya arzını geciktirmek” mânasına gelmektedir.
"Sahip olma, tasarruf hakkı, köle, esir" gibi anlamları olsa da, asıl manasıyla "rakabe", "beklemek, korumak, muhafaza etmek, murakabe, koruyuculuk, gözeticilik” demektir.
Sahipsiz bir taşınır bir malı kazanmaya ihraz denir. Sahipsiz bir taşınmazın aslen kazanmasına işgal denir. Aslen kazanım yöntemlerinden biriside zaman aşımıyla kazanmadır. Medeni kanuna göre bir taşınır mala davasız ve aralıksız beş yıl boyunca iyi niyetle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurma şartları gerekir.
Ashâb-ı furûz, terekedeki payları nas ile belirlenen kişiler iken asabe; alacağı pay nas yoluyla belirtilmeyen, belli pay sahiplerinden kalanı alan veya hiç almayan ve kendi içinde birkaç gruba ayrılan mirasçılardır.
Pay paydadan büyük olursa bu duruma avliye denilir ki pay ve paydanın eşitlemesi için iki farklı görüş uygulanmıştır. Pay paydadan küçükse buna reddiye denilir; artan asabeye verilir. Asabe de yoksa artan kısmın ne olacağı farklı görüşlerin doğmasına neden olmuştur.
Mirasta ise, yarım, dörtte bir, sekizde bir ve üçte bir gibi, miktarı belirlenen hisse, sehim, pay demektir.
Kıt mal ve kıt hizmet kavramları da az bulunan mal ve hizmetleri ifade eder ve sahip olunmak istendiğinde bir bedel ödenmesi gerekir. Bir bedel ödenerek sahip olunan her mal kıttır ve bunlara ekonomik mal adı da verilir.
Eğer iki mal şu ya da bu şekilde bir birinin yerine kullanılabiliyorsa bu mallara ikame mallar denilir. Örneğin ayran ile kefir; çay ile kahve. İkame malın fiyatı ile diğer malın talebi arasında aynı yönlü bir ilişki vardır. İkame malın fiyatı artarsa, diğer malın talebi artar.
Fakat, özel hukuk tüzel kişiliğinin mül- kiyetinde bulunmasına karşın, bir malın kamu hizmetine tahsis edilmesi de söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda bu çeşit malların da kamu mallarının sahip olduğu hukukî statü ihtiyacını gidermek için “virtüel kamu malı” terimi kullanıl- maktadır6.
Evlilikte mal paylaşımı bakımından, kişisel mallar grubuna giren varlıklardan elde edilen gelir ile alınan ev kişisel mal sayılır. Örneğin evlilik sırasında satın alınan bir ev eşlerden birine miras kalan para ile veya düğünde takılan altınlar ile alınmış ise, kişisel maldır ve boşanmada paylaşıma tabi tutulmaz.
Genel olarak evlilik birliği içerisinde alınan ev, araba gibi edinilmiş malların yarısı oranında diğer eşin hak sahibi olduğu kabul edilir.
Evlenmeden önce satın alınan mallar, satın alan eşin kişisel malı olarak kabul edildiğinden mal paylaşımına dahil edilmez. Evlenmeden önce satın alınan, ancak kredisi evlilik içinde ödenen ev, araba, arsa vb. gibi mallar belli bir hesaplama tekniği ile boşanmada mal paylaşımına dahil edilir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri