Kur'ân-ı Kerîm, azat etme (fekkü rakabe) formatıyla köleliği gündeme getirmiş, insani & vicdani yönlerine işaret etmiş, bir adım ötede köleye azat edilme hakkını (mükâtebe) tanı- mıştır. Hz.
Kur'ân-ı Kerîm'in sadece bir âyetinde, “boyunduruk altındaki insanları kurtarmak” anlamında “fekkü rakabe” (el-Beled 90/13) şeklinde yer alan bu kelime ile ilk planda köle âzat etme veya bu yönde maddî harcama yapmanın kastedildiğine, geniş anlamda ise ağır borç ve yük altında bulunan kimsenin bu yükünün kaldırılmasına ...
1 Rakabe: Bilindiği gibi “rakabe” boyun demek olup “zikr'ul-cüz iradet'ül-kül” yoluyla mecaz olarak, “hürriyetini kaybetmiş esir veya köle” anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla “fekkü rakabe”, esirlik bağıyla bağlanmış bir boynu, bir kimseyi esaretten kurtarıp hürriyete kavuşturmaktır.
Konusu. Sûrede bazı önemli varlıklara yemin edilerek insanın yaratılıp hayat mücadelesi içine sokulduğu, gücüne ve servetine güvenerek Allah'a karşı gelenlerin aldandığı, insana maddî ve mânevî birtakım nimetlerin verildiği, hayır ve şer yollarının gösterildiği anlatılmaktadır.
Beled suresinde dünyadaki servete güvenilerek Allah'a isyan etmenin büyük bir aldanma olacağı söylenir. Beled suresi bütün manevi hastalıklara ve göz ağrılarına iyi gelmektedir. Beled suresinin her gün yedi kere okunması ahirette kolay hesap verilmesini sağlamaktadır. Beled suresi göz ağrılarına da iyi gelmektedir.
İlgili 21 soru bulundu
Mülkiyete konu olan eşyanın sadece maddî varlığı anlamında bir fıkıh terimi. Mâlike eşya üzerinde düşünülebilecek en kapsamlı yetkileri sağlayan hak. Fıkıhta ağırlıklı olarak aynî hakları belirtmek üzere kullanılan bir terim.
RAKÎBE. [k kalın] (ﺭﻗﻴﺒﻪ) i. (Ar. raḳіb'in müennes şekli raḳіbe) Kadın rakip, birbirine rakip olan kadınlardan her biri.
çalışanlarının maaşlarının ödenmeyerek, biriken paranın öncelikle onarıma harcanmasına da rakabe denmektedir. Burada kasdedilen anlamı da budur.
Hanefiler mütekavvim kavramını ise “şer'an kendisinden yararlanılması mubah olan şey” olarak tanımlarlar. Buna göre Hanefî mezhebine göre hak ve menfaatlerin -maddi bir varlığa sahip olmadıkları için- mal sayılmamaları ve akitlere konu edilememeleri icap etmektedir.
el-Buhârî, II, 105; İbn Nuceym, 162. yoluyla) bir malın mülkiyetine sahip olma ile o maldan faydalanma hakkı/yetkisi arasındaki ilişki esas alındığında, ilgili malın mülkiyetine sahip olma (milk-i rakabe), sebebi; o maldan faydalanma hakkına sahip olma (milk-i mut'a) ise, müsebbebi temsil etmektedir.
Sözlükte “beklemek, gözetlemek” anlamındaki rakb kökünden türeyen rukbâ kelimesi, fıkıh terimi olarak bir kimsenin, bağışta bulunulan tarafın (mevhûb leh) daha önce ölmesi halinde bağış konusu malın kendisine dönmesi şartıyla hibede bulunmasını ifade eder (Mâlikîler'in rukbâ tanımı için aş.bk.).
Arapça'da “ra-kaf-be" kök harflerinden oluşan bu kelime, değişik okunuşlarına rağmen, birbirine yakın manalar ihtiva etmektedir. "Sahip olma, tasarruf hakkı, köle, esir" gibi anlamları olsa da, asıl manasıyla "rakabe", "beklemek, korumak, muhafaza etmek, murakabe, koruyuculuk, gözeticilik” demektir.
İslamiyet köleliği yasaklamamıştır. Kur'an'da hür kişilerin sahip oldukları haklara kölelerin de sahip olduğuna ve insanlık onurunu korumak adına kölelerin haklarına yer vermiştir. Bununla beraber köle edinmeyi zorlaştırmış ve kölelerin azad edilmesini teşvik etmiştir.
Beled Suresi, Kur'an'ın 90. suresidir. Sure 20 ayetten oluşur. Mekke'de indirildiğine inanılan Sure ismini ilk 2 ayetinde geçen ve beldeler şehirler anlamına gelen el-beled kelimesinden alır. Bu surede el beled kelimesi ile Mekke şehri kastedilmektedir.
Eğer dişi kölenin bedeni cinsel birleşmeye elveriyorsa ergenliğe girmemiş bir dişi köleyle cinsel birleşme mübahtır. Ancak henüz bedeni cinsel birleşmeye uygun değilse, o zaman birleşme dışı yollarla kendisinden faydalanabilirsiniz. >>
✒️"Cariye ile nikahsız ilişki zinadır. Mezheplerin. tamamının cariye ile nikahsız ilişkiyi caiz görmesi. Emevilerden sonra ortaya çıkmıştır."
Hz. Ömer Efendimizin bu uygulaması, cariyenin başının açık olmasının helal olduğunu göstermek ve bu açıdan hür kadınlardan farklı olabileceğini bildirmek içindir. İffeti koruma amacıyla güzelliklerin kapatılması manasında örtünme emri daha önce Nur suresinin ilgili ayetlerinde geçmektedir.
Ma'rife kelimesinin zıttı olan nekre, sözlük anlamı itibariyle 'tanınmayan, bilinmeyen' anlamında bir sıfattır. Terim olarak kelimenin ma'rife formlarından arınmış yalın halidir.
Menfaat mülkiyeti aynı anda bir malın aynına ve menfaatine malik olmamayı ifade eden nakıs mülkiyetin bir türüdür. Bu mülkiyet türü literatürde “milku'l-menfaa bilâ 'ayn” terimiyle ifade edilir (Zerkeşî, 1982: III, 227).
isim,eskimiş Giysi, giyecek, urba.
Bağışlayanın veya lehine bağışta bulunulan kişinin hayatıyla sınırlı olarak yapılan hibe türünü ifade eden fıkıh terimi. Diğer tarafın ölümü halinde malın kendisine dönmesi şartıyla yapılan bağış anlamında fıkıh terimi.
Bedeli iade edildiğinde geri alınmak üzere bir malın satılmasını konu edinen satış akdi.
Bir evden veya evin bir bölümünden mesken olarak yararlanma hakkı. Diğer tarafın ölümü halinde malın kendisine dönmesi şartıyla yapılan bağış anlamında fıkıh terimi.
1. Mevcut, hazır ve belirlenmiş mal. Fıkhın şirket, satım akdi, taksim gibi bölümlerinde ayn, yaygın olarak bu anlamda kullanılmaktadır. Mecelle'nin 159. maddesinde ayn, “Muayyen ve müşahhas olan şeydir” şeklinde tarif edilirken bu mâna kastedilmiştir.
Birden fazla malın birbirinden ayrılması mümkün olmayacak veya ayrılması çok zor ve masraflı olacak şekilde birbirine karıştırılması durumunda ortada bir karıştırma veya birleşme ya da İslam-Osmanlı hukuk literatüründeki ismiyle halt ve ihtilât-ı emvâl var demektir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri