FÂCİRE. (ﻓﺎﺟﺮﻩ) i. (Ar. fācir'in müennes şekli fācire) Zinâ ve işrete düşkün, fısk u fücur sâhibi kadın: Musallat olduğu fâcireyi altınlara garketmekle berâber… (Nâmık Kemal).
(ﻓﺠ]ﺎﺭ) i. (Ar. fācir'in çoğul şekli fuccār) Fâcir olanlar, günahkâr ve sefih kimseler, fecere: Celâlin eylemekçün hükmün icrâ / Cahîmi mesken-i füccâr edersin / Gedâ eylersin istersen şehânı / Gedâyı şâh-ı haşmet-kâr edersin (Hersekli Ârif Hikmet).
(ﻓﺠﺮﻩ) i. (Ar. fācir'in çoğul şekli fecere) Fâcir olanlar, günahkâr ve sefih kimseler, fısk u fücur sâhipleri, füccar.
Sözlükte “yarmak, bir şeyi genişçe yarıp açmak” anlamındaki fecr veya fücûr kökünden türeyen bir sıfat olarak “dindarlık perdesini yırtan, fütursuzca günaha dalan, haktan bâtıla sapan kimse” gibi mânalar taşır.
Facir kelimesi, günahkar olan kişiler için kullanılan bir kelimedir. Dini ölçülerine aykırı hareket eden kişileri temsil eden bir kelime türüdür.
İlgili 28 soru bulundu
Terim olarak ise fısk, isyan etmek ve Allah'ın emrini terketmek anlamına gelir.
Cevap: Arapça olan “racul” kelimesi, insan, adam, erkek, kişi, şahıs ve fert manalarına gelmektedir. “Fâcir” ise, Allah'ın emirlerini yerine getirmeyen, dinin yasaklarını çiğneyen, aşırı isyana dalan, günahta ısrar eden ve en büyük günahlardan dahi kaçınmayan kimse demektir.
Sıfat olarak düşünüldüğünde günahlara dalan ve batıla sapan anlamlarını taşıyabiliyorken, insanlar günah işlemeye meyil ettiren özelliği olarak da açıklanmaktadır. Facir kelimesi her ne kadar fasık kelimesine yakın olarak görülse de fasık facir göre daha umumi durumdadır.
Fâsık, Allah'a itaat etmekten büyük ölçüde çıkıp dinin sınırlarını aşan kimsedir (Mefâtîḥu'l-ġayb, III, 200; V, 165). Râgıb el-İsfahânî'ye göre az veya çok olsun her günah fısktır. Fâsık ise şeriatın hükümlerini benimseyip ikrar ettikten sonra bunların tamamını veya bir kısmını ihlâl eden kimsedir.
Fâsık; İslâm dini terminolojisinde günahkâr demektir. Fıkıhta farz sayılan emirleri yapmayan, günah olanları yapan, herhangi bir şekilde "büyük günah işleyen" veya "küçük günahta ısrar eden" kimselere denir. Namaz kılmayan, zina eden veya içki içen kişiler fâsık sayılırlar.
(ﻓﺠﻮﺭ) i. (Ar. fucūr) Ahlâk kurallarına aykırı yaşama, fuhuş ve zinâya dalma, sefâhat [Daha çok fısk ve fitne kelimeleriyle birlikte kullanılır]: Fücûra fıska onlardır kulavuz (Darir). Sensin veren ilhâm ile takvâyı, fücûru (Mehmet Âkif).
Burada verilen şiirlerden hareketle f-c-r kökünün Kur'an öncesinde “sabah, yalan yere yemin etmek, yemini bozmak, kötülük, meyletmek ve cömertlik” gibi an- lamlarda kullanıldığı ifade edilebilir. Diğer taraftan kelimenin câhiliye şiirinde birr kelimesinin karşıtı olarak geçtiği görülmektedir.
Tanrı buyruklarına karşı olan, dince suç sayılan, öteki dünyada/ahirette cezayı gerektiren iş veya davranış demektir. Günâh işleyenlere veya günâhı olanlara günahkâr denir.
Dine hizmet çok geniş bir mefhumdur; camiyi açık tutmaktan, ezan okumaya, caminin elektrik ve doğalgaz faturalarını ödemeye kadar bütün hizmetleri ifade eder.
Sözlükte "yarmak, bir şeyi genişçe yarıp açmak" anlamındaki fecr veya fücûr kökünden türeyen bir sıfat olarak "dindarlık perdesini yırtan, fütursuzca günaha dalan, haktan bâtıla sapan kimse" gibi mânalar taşır.
'Fücur', din veya dindarlık örtüsünü çekinmeden yırtmak, günaha dalmak ve haktan batıla sapmaktır. Bu şekilde din örtüsünü yırtıp atanlara 'facir' denir. Facir kelimesinin Arapça'daki çoğulu 'Füccar' veya 'Fecere' şeklindedir.
Mücrim sözcüğü Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; "suçlu, suç işleyen" anlamına gelmektedir.
1- Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak. 2- Yetim hakkı yemek. 3- Anne babaya kötü davranmak.
İnsanların günah işlemelerine neden olan unsurlar üzerinde düşünen Hıristiyan din adamları, insanda fıtri olarak bulunan bazı unsurlara dikkat çekmişlerdir. Yedi ile sınırlandırılıp günah olarak kabul edilen bu unsurlar kibir, açgözlülük, şehvet, öfke, haset, tembellik ve oburluktur.
Onlar iki türlü günahlardır: 1- İçerisinde kul hakkı bulunan günahlar. 2- Şirk ve küfür ihtiva eden günahlar. Bu iki türlü günahlar şartlarına uyarak tövbe etmedikçe bağışlanmaz.
İslâm döneminde “hak yoldan ayrılma, Allah'ın emirlerine itaatsizlik etme” şeklinde daha özel bir anlam kazanmış, hem müşrik, yahudi, hıristiyan ve münafıklar, hem de dinin emirlerine aykırı hareket eden müslümanlar fısk kelimesi ve türevleriyle nitelendirilmeye başlanmıştır.
Yeminini bozan kişi zekat alması caiz durumda olan on fakire birer fitre (fıtır sadakası) miktarı veya bir fakire on ayrı günde her gün birer fitre miktarı para vererek veya on yoksulu sabah akşam doyurarak ya da giydirerek “Yemin Kefaretini” yerine getirebilir.
1- Yemin eden kişi, akıllı ve baliğ olmalı, kendi isteğiyle yemin etmelidir. Bu durumda çocuğun, delinin, sarhoşun ve yemin etmeğe mecbur edilen kişinin yemini sahih değildir. Aynı şekilde sinirli halde yapılan yemin de geçersizdir. 2- Yapmak için yemin ettiği şeyin haram ve mekruh olmaması gerekir.
Bu sebeple de literatürde kasem suretiyle yapılan üç çeşit yeminden söz edilir. Bunlar da "lağv yemini", "gamûs yemini" ve "mün'akit yemin"dir.
Kur'ân-ı Kerîm'de, “Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden (lağv yemininden) dolayı sizi sorumlu tutmaz.” (el-Mâide, 5/89) buyrularak bu tür yeminden dolayı keffâret gerekmediği bildirilmiştir. Ancak ağız alışkanlığıyla ikide bir yemin edenlerin bu kötü âdeti en kısa sürede bırakmaları gerekir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri