Biliyoruz ki bilek, kolun başparmağı takib eden eklem tarafıdır. Fakat Hanefilere göre, sağ elin iç kısmı, sol elin üst kısmı üzerine konur.
Şâfiî mezhebinde erkek ve kadınların sağ ellerini sol elleri üzerine koymaları ve ellerini göğüsleriyle göbekleri arasında bağlamaları, Hanbelî mezhebine göre göbek altından bağlamaları sünnettir. Hanbelî mezhebindeki bir diğer görüş ise ellerin göbek üzerinde bağlanması yönündedir.
Namazda, sağ el sol elin üstüne gelecek şekilde elleri bağlamak sünnettir (Buhârî, Ezân, 87 [740]; Müslim, Salât, 54 [401]).
Rükûda dizlerin üzerine ellerin parmakları açık olarak tutmak sünnettir. (Kadınlar parmaklarını açmaz ve dizlerim tutmazlar, sadece ellerini dizleri üzerine koyarlar.) 5. Secdelerde ellerin parmakları birbirine bitişik olduğu halde kıbleye karşı el ayası ile yere yapışık olmak sünnettir.
Rükû tekbirini alırken ellerin kaldırılmasının sünnet olduğunu kabul eden fakihlere göre rükûdan kalkarken de eller kaldırılır.
İlgili 29 soru bulundu
Buna göre saç fazla uzun olup secdede alın saçların üzerine geliyorsa, namaz sahih olur. Ancak yerin sertliğini hissetmek gerekir. Bu durum erkekler içindir, bayanların namazda saçlarının örtülü olması gerekir. Secde sırasında alnın en az yarıdan fazlasının sert bir yer üzerine temas etmesi gerekir.
Zorunlu olmadıkça pantolonu veya elbiseyi rükûya veya secdeye giderken çekmek, namaz dışı bir işle meşguliyet olduğu ve namazda olması gereken huşûya aykırı düştüğü için mekruhtur, fakat namazı bozmaz (Kâsânî, Bedâî', 1/215; Merğinânî, el-Hidâye, 1/64).
Zira Resûlullah (s.a.s.), namazda secdeye vardığında alnını ve burnunu yere koyar, kollarını yanlarına yapıştırmaz, ellerini de omuz hizasına gelecek şekilde koyardı (Tirmizî, Salât, 86 [270]). Buna göre özürsüz olarak secdede alnın yere konulup da burnun konulmaması mekruhtur. Bununla birlikte namaz geçerlidir.
Değişiklikler, namazın sıhhatine engel olmayan bazı sünnet ve müstehaplardadır. Meselâ, kadın secdeye vardığında erkekler gibi kollarını yana açmaz, yan taraflarına iyice yapıştırır, dirseklerini de yere koyarlar, erkeklere nisbetle biraz daha alçalırlar. Secdede hem alnın hem de burnun yere değmesi gerekir.
Secdede eller ne fazla açık (baş ve alından) ne de çok yakın tutulur. Baş iki el arasında ve baş parmaklar burun deliklerinin önüne gelecek şekilde olur. Diğer parmaklar kıbleye bakar şekilde bitişik durur. Bu şekilde olması en güzelidir.
Hayır, bid'at değil sünnettir. Bütün fıkıh kitaplarında, namazda eller göbek altına bağlanır deniyor.
Namazda gözleri yummak, gözleri semaya doğru kaldırmak veya sağa-sola bakmak veya boynunu çevirerek sağa-sola bakmak mekruhtur. Bakılması caiz olmayan bir şeyi görmemek için veya tam bir saygı ile Yüce Allah'ın huzurunda bulunmaktan dolayı gözleri yummakta kerahet yoktur.
CEVAP: Mâlikîler kıyasa dayanarak namazda ellerin bağlanmayacağı hükmüne varmışlardır. Onlar, bunu namazda bir yere veya bir şeye dayanmaya kıyas etmişlerdir. Yani namazda bir yere/bir şeye yaslanmak, ondan kuvvet almak nasıl mekruh ise elleri bağlamak da aynı şekilde mekruhtur.
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- namazda oturduğu zaman, ellerini dizlerinin üzerine koyar, baş parmağını takip eden sağ (şehâdet) parmağını yukarı kaldırır ve onunla duâ eder, sol elini de açık bir halde sol dizinin üzerine koyardı." "... namazda oturduğu zaman" sözü, genel veya mutlaktır.
Değerli kardeşimiz, Rükuda iken ayak uçlarına bakmak gerekir. Rükuda ayak uçlarına bakmak yerine kıbleye bakmak namazın sıhhatine mani değildir. Bundan dolayı sehiv secdesi veya kaza gerekmez.
"(Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- namazda oturduğu zaman,) sağelini sağuyluğunun üzerine koyar, baş parmağını takip eden (şehâdet) parmağı ile kıbleye işâret etti, gözlerini de ona veya ona yakın yere ona dikti." (Nesâî; hadis no: 1160. Elbânî; "Sahih-i Nesâî'de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)
Bir kimsenin karşısına geçme, ona karşı durma; cemaatle namaz kılarken bir kadının veya yetişkin bir kız çocuğunun bir erkeğin önünde veya hizasında arada engel olmaksızın durarak namaz kılması anlamında bir fıkıh terimi. Böyle bir durumda önünde veya hizasında kadın bulunan erkeğin namazı bozulur.
Kadınlar kıyamda ellerini göğüslerinin üzerine koyarlar. Rükûda doksan derece, dümdüz eğilmeyip, dizlerini kırar ve biraz meyilli dururlar. Secdede kollarını açmayıp uyluklarına yapıştırırlar...
Kadınlar ise sırtlarını erkekler gibi düz tutmazlar, biraz meyilli bulundururlar. e) Erkekler, secdede kollarını ve uyluklarını karınlarından uzak tutarlar ve kollarını yere değdirmezler. Kadınlar ise, secdede karınlarını uyluklarına yapıştırıp kollarını yanlarına temas ettirirler.
“Secde yaparken, önce iki diz, sonra iki el, sonra burun ve sonra alın yere konur. Baş parmakları, kulakları hizasında olur. Şafii mezhebinde, eller omuz hizasına konur. Ayakların, en az birer parmağını yere koymak farzdır.
Secdede alın ve burun birlikte yere konmalıdır (Merğînânî, el-Hidâye, I, 328,329 vd). Zira Resûlullah (s.a.s.), namazda secdeye vardığında alnını ve burnunu yere koyar, kollarını yanlarına yapıştırmaz, ellerini de omuz hizasına gelecek şekilde koyardı (Tirmizî, Salât, 89).
Secdede alınla burnu birlikte yere değdirmek İmam Şâfiî'ye göre namazın geçerlilik şartlarından, Hanefîler'e göre namazın vâciplerindendir. İmam Mâlik yalnızca alnın yere değmesi durumunda secdenin sahih olacağı, sadece burnun değmesi halinde ise geçerli olmayacağı görüşündedir.
Hz. Peygamber'in (s.a.s.) çorapsız olarak namaz kıldırdığı kaynaklarımızda sabittir (Ebû Dâvûd, Salât, 89 [653]; İbn Mâce, İkâmetü's-salavât, 66 [1038]). Bu sebeple çorapsız olarak namaz kılmakta bir beis yoktur.
İÇ ÇAMAŞIRIYLA NAMAZ KILINIR MI? Tüm vücudu kapatacak şekilde bol ve uzun giyilen her elbise namaz için uygundur. Etek giyilse dahi altına herhangi bir tayt, çorap, ya da şort gibi bir şey giyme zorunluluğu bulunmasa da dışarıda es kaza gelebilecek kazalara karşı tayt gibi örtücü bir şey giymek iyidir.
Şâyet özür hâli söz konusu değilse idrar sızıntısı olması durumunda abdest geçerli olmaz. Bunun için de idrarın vücuttan iyice çıkmasını beklemek, bu amaçla biraz hareket etmek, yürümek veya öksürmek gerekir (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, 1, 344-345).
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri