Bir âyette (et-Tevbe 9/122) yer alan tefakkuh ise “dinde bilgi ve şuur sahibi olmayı” ifade etmektedir. Hadislerde fıkh ve tefakkuh “iyi anlamak, din ve Kur'an konularında bilgi sahibi olmak” anlamında kullanılmıştır (Buhârî, “ʿİlim”, 20, “Enbiyâʾ”, 8, 14, 19; Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 1).
Tedebbür; Kur'an'daki lafızların manasını derinlemesine anlamaya çalışmaktır. Tedebbür bazen açık lafızlar ile bazen de açık olmayan lafızlar ile Kur'an'da geçmektedir.
Buna göre nazar ve tefekkür “bir işin âkıbeti konusunda düşünmek”, tedebbür ise “bir işin sonucunu başından hesap etmek” anlamına gelir. Aynı kökten gelen tedbir, tedebbürün sonucu olarak “gereken önlemi almak” demektir. İ'tibârın da tedebbürle hemen hemen aynı mânayı ifade ettiği anlaşılmaktadır.
Bir işin sonucunu başından hesaplama, düşünme anlamında bir terim.
Tedbîr Kur'an'da daima Allah'ın yaptığı bir fiil iken, dört ayette yer alan tedebbür hep insanın yapması gereken bir fiil olarak karşımıza çıkar.
İlgili 43 soru bulundu
(ﺗﻔﻘّﻪ) i. (Ar. feḳāhet “fakih olmak”tan tefaḳḳuh) Fıkıhta bilgi sâhibi olma, fıkıh öğrenme: Kendi mütâlaa ve ikdâmı sâyesinde o küçük memlekette mükemmel sûrette tefakkuh etmeğe muvaffak olmuştu (Şemseddin Sâmi).
kafa yormak manasına gelen, kendisinde zorluk çekerek gerçekleştirme anlamı olan tefeu'ul kalıbındaki arapça kökenli kelime.
1137, Müslim 2375, Tirmizi 695, Nesa! 795, Ebfı Davfıd 749, İbn Mace 835, Ahmed b. Hanbel 42972°, Malik 184 ve Darimi 291. Toplam 11.358 hadis.
Sünen-i Tirmîzî (9. yüzyılda yazılmıştır..) (Arapça: سُـنَن الترمذي): İslâm literatüründe en güvenilir hadis kitapları olarak kabul edilen altı kitaptan (Kütüb-i Sitte) biridir. Müellifi, Orta Asya şehirlerinden Tirmiz (Termiz, Türmiz) şehrine nisbetle anılan meşhur hadis âlimi İmam Tirmîzî'dir.
Hadislerin büyük bir kısmını ve genellikle güvenilir olanlarını ihtiva eden altı hadis kitabı. Tirmizî'nin (ö.
Bir düşünceyi veya teklifi kabul ya da reddetmeden önce onu iyice değerlendirme anlamında terim.
Tefekkür, İslam dininde günahlarını, evreni, varlıkları, doğayı, yaratıkları, kendini ve Allah'ı düşünmek; Allah'ın yarattığı varlıklardan, evrendeki düzenden ders çıkarmak demektir.
Hatıra getirme, hatırlama: Mâzîmizi eyleyip tezekkür (Abdülhak Hâmit). 2. Birkaç kişi tarafından bir mesele üzerinde konuşma, müzâkere etme: Size bu vech ile nasîhat edişi, ona tâati tezekkürde bulunmanızı irâde eylediğine mebnîdir (Muallim Nâci).
(ﺗﺪﺑّﺮ) i. (Ar. dubur “arka, son”dan tedebbur) Düşünme, tefekkür etme: İşiten, gören, tasarruf ve tedebbür eden sâde odur (Sâmiha Ayverdi).
Bir şeyin sonunu düşünmek, tefekkür etmek, müdebbir olmak, tedbirli olmak. Arkasını dönmek.
Zihnin sebepler ve sonuçlar arasında bağ kurmasıdır. Derinlemesine bağ kurar, Sebep sonuç, İllet hikmet, eser müessir, fail fiil, Halik mahluk, sanat sanatkar, Hulasa, her şey her şeyle bir şey arasında bağ kuran düşünceye Teakkul denir.
Sözlükte “fazlalık, ziyade, ilâve” anlamlarındaki zâidenin çoğulu olan zevâid kelimesi, hadis ilminde bir veya birkaç hadis kitabının Kütüb-i Sitte gibi temel kaynaklardan fazla veya farklı olarak ihtiva ettiği hadisleri konularına göre bir araya getiren eserleri ifade eder.
Nesâî'nin (ö. 303/915) Kütüb-i Sitte'ye dahil olan eseri.
İmam Tirmizi, Özbekistan asıllı bir Alim olarak bilinmektedir. İlim tahsilini Mısır ve Suriye Alimlarinden tahsil aldığı söylense de İmam Tirmizi, uzun zaman İmama Buahar'nin öğrencisi olarak eğitim almıştır. İmam Tirmizi, Özbekistan sınırları içinde bulunan Tirmiz şehrine bağlı Buğ köyünde M.Ö. 279 yılında doğmuştur.
Bu tanımlar arasında günümüzde genel kabul göreni İbnu's-Salâh tarafından yapılmış olan tanımdır. Bu egemen tanıma göre bir hadisin sahih olabilmesi için, râvilerin adalet ve zabt sahibi olması, hadisin senedinin muttasıl olması ve rivayetin şâz ve muallel olmaması gerekir.
HADİSLER İSLAMDAN 80 YIL SONRA YAZILMAYA BAŞLADI
Peygamber Kuran'ı Kerimle karıştırılır diye hadislerin yazılmasını yasaklamıştır. Sahabeler ve dört halife de bu geleneği devam ettirmiştir. Tabiî ki sahabeler ölmeye başladığında bunlar unutulmasın diye 80 yıl sonra hadis yazılmaya izin çıkmıştır.
Muksirûn ve Hadis Sayıları
Ömer, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Abbas, Câbir b. Abdullah ve Ebû Saîd el-Hudrî olmak üzere sadece yedi kisidir.
Sözlükte “hoş ve lezzetli olmak” anlamındaki tîb (tâb) kökünden türeyen tayyib duyuların ve nefsin haz aldığı, güzel, hoş ve lezzetli bulduğu şeyleri ifade eder.
Araplar bu sözleriyle muhtemelen şunu ifade etmek istemişler- di: Kimi zaman bir insan ölür kimi zaman da yaşar; ölmek ve yaşamak sadece “zaman”a bağlıdır. Burada sözü edilen zamandan maksat “dehr”dir.
Arapça swd kökünden gelen musawwada(t) مُسَوَّدة “karalanmış şey, taslak” sözcüğünden alıntıdır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri