Dil, ağız boşluğu içerisindeki önemli yapılardan biridir ve vücuttaki en güçlü kaslardan biri olarak tanımlanır.
Dil, ağız içinde bulunan ve tat alma duyusunu gerçekleştiren, kaslardan yapılmış bir organdır. Ayrıca yiyecekleri çiğneme ve yutma işlemlerine yardım eder, insanlarda konuşmayı da sağlar.
Dil Kaslarının Bağlı Olduğu Hyoid Kemiğin Dikişle Asılması
Hyoid adı verilen at nalı şeklindeki kemik boyun orta kısmında dil kökü ile gırtlak arasında yer almaktadır. Dil arkasındaki bölgede hava yolunun hava akımına direnci genioglossus kasına ve hyoid kemiğine tutunan kaslara bağlıdır.
Dilin görevi, birlikte yaşayabilmenin ön koşulu olarak, bildirişme ve haberleşmeyi sağlamaktır.
Tat duyusu ağız içerisindeki kimyasal maddelerin eriyik hale geçtikten sonra, sensoriyel organlar tarafından algılanması ile beyinde tanımlanan ve bizim beslenme sürecimizi düzenleyip yönlendiren temel duyudur. Bugün acı, ekşi , tatlı , tuzlu ve umami tat lar olarak tanımlanan 5 temel tat vardır.
İlgili 37 soru bulundu
Koku ve tat alma duyuları, burun ve dil üzerinde bulunan özelleşmiş reseptörler aracılığıyla çalışır. Koku molekülleri burun reseptörleriyle etkileşime girerken, tat molekülleri dil tomurcuklarına bağlanır. Bu reseptörler sinir sinyallerini oluşturarak beyne iletilmesini sağlar.
Ağız içi enfeksiyonlar, üst solunum yolu enfeksiyonları, kulak enfeksiyonları, diş enfeksiyonları ve sistemik enfeksiyonlar; örneğin HIV enfeksiyonunda tat alma bozukluğu görülmektedir. Pek çok antibiyotik, allerji ilaçları , antidepresanlar ve çeşitli psikiyatrik ilaçlar tat alma bozukluğu yapar.
Tat sistemi veya tat duyusu, tat (tat) algı 'dan kısmen sorumlu olan duyusal sistem'dir. Tat, ağızdaki bir madde ağız boşluğu'ndaki çoğunlukla dil 'de tat tomurcuğu'ndaki tat reseptörü (kemoreseptör) hücreleriyle kimyasal olarak reaksiyona girdiğinde uyarılan algıdır.
Dil; anlam, ses, şekil ve söz dizimi olmak üzere dört temel yapıdan meydana gelmektedir. Ses ve şekil yapılarının temel işlevi, anlam oluşturmaktır.
Papiller iltihaplığında, bakteri, besin ve ölü hücreler bu minik kabarcıkların arasında hapsolabilir. Bu da diliniz üzerinde beyaz bir tabaka oluşturur. Beyaz dilin diğer sebepleri, ağız kokusunun sebepleriyle benzerdir: ağız kuruluğu, yetersiz ağız hijyeni ve tütün.
Ağzınızı kullanmadığınız zamanlarda, yani yemek yemediğiniz, konuşmadığınız, şarkı söylemediğiniz, ağzınızın kapalı olarak durduğu her an ve gece yatarken de dilinizin ucu bu noktada durmalı. Sakın yanlış anlamayın, bu gergin değil son derece konforlu bir duruş olmalı.
Canlı bir yapı olan dil, ihtiyaç duyduğu hâllerde kendini yeniler ve yeni kelimeler türetir.
Dil ile geçmiş, tarih bilinci ve gelecek şuuru oluşur. Dil ile bildiklerimizi üretir, saklar, aktarırız, dil ile yeniden üretiriz. Dil olmasaydı uygarlık(lar) da olmazdı. Örneğin, "Tavuklar neden bir uygarlık yaratmamış?" diye sorabilirsiniz.
Dil, tat alma organımızdır. Deri, dokunma organımızdır. Kışın nezle olduğumuzda yediğimiz yiyeceklerin tadını tam olarak alamayız. Çünkü yiyeceklerin tadını almamızı sağlayan dilimiz ve burnumuz birlikte çalışarak tat almamıza yardımcı olurlar.
Dil gelişimini etkileyen birçok etmen vardır. Bunlar zeka, cinsiyet, beyin, sosyal çevre ve aile, sosyo-ekonomik etmenler, ailenin eğitim durumu, iki dillilik, oyun ve sağlık durumudur. Dil gelişimi zekâ ve zihin gelişimi ile doğru orantılıdır.
Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir araçtır; dil kendi kanunları içerisinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlıktır. Dil bir ulusu birleştiren, koruyan ve o milletin ortak malı olan sosyal bir müessesedir. Dil yüzyıllar boyu gelişerek meydana gelmiş bir sosyal kurumdur.
Dil, üç ayrı bileşenden meydana gelmektedir. Bunlar; biçim, içerik ve kullanımdır (Bloom ve Lahey, 1978).
En çok bilinen duyu organları, en basit haliyle, "5 duyu" olarak da adlandırılan; görme, koklama, işitme, tat alma ve dokunma işlevlerini yerine getiren göz, burun, kulak, dil ve deridir.
Görme en önemli duyumuzdur. Gözlerimizle, diğer bütün duyularımızla çevremizden topladığımızdan daha çok bilgi toplarız. Gözler açık olduğu sürece beyne sürekli bilgi iletir.
Görme Duyusu, İşitme Duyusu, Dokunma (taktil) duyusu, Koklama Duyusu, Tat duyusu, Vestibüler duyu, Propriosepsiyon, İnteroception.
Dişlerde plak birikimi, gingivit, periodontit, diş çürümesi ve apseler metalik bir tat almanıza neden olabilir. Aynı şekilde sinüs enfeksiyonları ve kronik ağız kuruluğu (planus ve sikka sendromu gibi) ağız tadının anormalleşmesine yol açabilir. Aşağıdaki listede bulunan ilaçlar ağızda metal tadına yol açar.
Eksik maddeye bağlı tad bozukluklarında (çinko ve bakır eksikliği, B 12 hipovitaminozu gibi) o maddenin replasmanı, hormonal yetersizlikte (hipotitoidizm gibi) gerekli tedavi yeterli olacaktır. Enfeksiyöz nedenler varsa mutlaka tedavi edilmeli, sigara içimi gibi çevresel faktörler ile mücadele edilmelidir.
Acı ağız sendromu, genellikle orta yaşlı ve yaşlı yetişkinlerde görülür ve kadınları erkeklere göre daha sık etkiler. Diğer olası nedenler arasında stres, endişe, depresyon, bazı ilaçlar, diş protezleri, diş fırçalama veya diğer ağız bakım ürünleri gibi ağız içi irritanlar yer alabilir.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri