Farsçadan dilimize geçmiş olan Destûr kelimesi (Tietze 2002: 600), sözlükteki ilk karşılığıyla izin, ruhsat, müsaade anlamına gelmektedir. Bu izin, ruhsat ve müsaade bir pîrden ya da büyükten istenir.
Destur, tasavvuf ehli katında izin ve ruhsat anlamlarında kullanılır. Yapılacak herhangi bir işe başlamadan önce veya başlanırken söylenen, bir yere girilirken izin isteği yerine kullanılan bir tabirdir.
TASAVVUF ehlinde 'destur', izin ve ruhsat anlamında kullanılır ve herhangi bir işe başlanırken söylenir.
Türk Dil Kurumu üzerinden ele alındığı vakit destur kelimesi izin ya da müsaade şeklinde anlatılır. Aynı zamanda 'yol verin' kelime grubu üzerinden de bir karşılık olduğunu söylemek mümkün. Hem saygılı bir şekilde hem de yeri geldiğinde kaba bir biçimde dile getirilen bir kelimedir.
Bir dervişin bir işe başlarken üstadından manen destur istemesi bir nevi himmet istemesidir. Destur istemenin manevi basamakları ise kişi üstadının rehberliğinde Kur'an ve Sünnet-i Resulullah'a harfiyen uyar.
İlgili 15 soru bulundu
1- Tuvalete girerken Euzü Besmele çekilip, (Allahümme innî eûzü bike minel hubsi vel habâis) duası okunur. 2- Tuvalete girerken elinde, Allahü teâlânın ismi ve Kur'an-ı kerim yazılı bir şey bulunmamalı. Cepte veya kapalı olursa mahzuru olmaz.
Osmanlı Türkçesindeki isim, Farsça hukuk derlemesi anlamındaki "Destur" kelimesinden gelmektedir.
Destursuz TDK sözlük anlamı şu şekildedir: sıfat İzinsiz. zarf İzinsiz bir biçimde.
Farsçadan dilimize geçmiş olan Destûr kelimesi (Tietze 2002: 600), sözlükteki ilk karşılığıyla izin, ruhsat, müsaade anlamına gelmektedir. Bu izin, ruhsat ve müsaade bir pîrden ya da büyükten istenir.
Türk Dil Kurumu didar kelimesi için karşılık olarak, 'Yüz, çehre' anlamları ile karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında farklı anlamları da bulunsa bile genel olarak çehre ve yüz şeklinde ifade edildiğini dile getirmek mümkün.
1- Tuvalete girerken Euzü Besmele çekilip, (Allahümme innî eûzü bike minel hubsi vel habâis) duası okunur.
1- Tuvalete girerken Euzü Besmele çekilip, (Allahümme innî eûzü bike minel hubsi vel habais) duası okunur. 2- Tuvalete girerken elinde, Allahü teâlânın ismi ve Kur'an-ı kerim yazılı bir şey bulunmamalı. Cepte veya kapalı olursa mahzuru olmaz.
dökülmez, ateşli ocak su ile söndürülmez. Çünkü şeytanın ateşten yaratıldığı ve ateşin etrafında şeytanların olacağına inanıldığı için ondan zarar gelir, uğursuzluk getirir diye düşünülür. Eğer ateşe su dökülmek zorunda kalınırsa, muhakkak besmele çekilir. “Ateş boş değildir, ateş şeytanı temsil eder” derler.
İçerde çekme tabiki. destur denir , kimi de destur şeytan der ama asla besmele çekilmez.
“Allahümme innî eûzü bike mine'l-hubsi ve'l-habâis.” Tuvalete girerken sol ayakla girilir; çıkarken de sağ ayakla çıkılır. Ayakta ihtiyaç giderilmez, konuşulmaz, bir şey yenilmez.
Peki, bizler tuvalete girdiğimizde, herhangi bir yere ekmek kırıntısı döküldüğünde, bilmeden ezildiğinde veya herhangi bir yere sıcak su dökerken cin vs. gibi varlıkların bize zarar vermemeleri, musallat olmamaları için “destur” diyoruz.
Kâtib Çelebi bu risaleyi, 1653 tarihinde Osmanlı hazinesinin nakit sıkışıklığı içinde bulunduğu bir dönemde, hükümetin talebi üzerine kaleme almıştır. Bu itibarla ufak hacimli fakat zengin muhtevaya sahip olan Düstûru'l-amel, âcil sıkıntılara çözüm önerisi sunan bir kriz dönemi eseri olarak telakki edilebilir.
İkinci Tertip Düsturlar: Meşrutiyetin ilanı tarihi olan 10 Temmuz 1908'den 23 Nisan 1920 tarihine kadar Osmanlı Devleti'nce kabul olunan mevzuata ait olup 12 cilttir.
İç Etkenler
Merkezi otoritenin bozulmaya başlaması. Genç yaşta tahta geçen padişahların, siyasi ve askeri açıdan tecrübesiz olmaları. Rüşvet ve iltimasın yaygınlaşması. Yeniçeri ocağında meydana gelen bozulmalar ve tımar sisteminin işlevini kaybetmesi.
Orhan Şaik Gökyay'ın bu alandaki yazılarını bir araya getiren Destursuz Bağa Girenler, edebi eleştiri türünün çok az yetkin örneğinden biridir.
Eksik olma, bir kişiye karşı memnuniyet ve sevgi anlatan bir deyimdir. Kendine yardımcı olan ve yardımcı olan kişinin eksikliğini yaşamak istemeyen kişiler için Eksik olma deyimi kullanılmaktadır.
(Düstur. C.) Düsturlar, kaideler. (Desatir-i hikmet, nevamis-i hükümetle; kavanin-i hak, revabıt-ı kuvvetle imtizac etmezse cumhur-u avamda müsmir olamaz.
İlke, kural olarak benimsemek anlamına gelir . Şimdi cümleler kurarak anlamını pekiştirelim. Patronunu dediklerini kendine düstur edinmişti. Ayşe'nin düsturu o kitaptır.
Sözlükte “meyil, arzu, istek, azim” mânasına gelen himmet kelimesi (çoğulu himem), “Kendini veya başkasını kemale erdirmek için kalbin bütün ruhanî güçleriyle Cenâb-ı Hakk'a yönelmesidir” şeklinde tarif edilmiştir (et-Taʿrîfât, “himmet” md.).
Türk Dil Kurumu açısından şiar kelimesi, 'Duyuş, düşünüş ve inançta olan ayırıcı özellik,' biçiminde ifade edilmektedir. Aynı zamanda ülkü ya da düstur şeklinde de kullanılır.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri