Su döngüsü adı verilen süreçte su atmosfer ve yeryüzü arasında kesintisiz olarak hareket eder. Bu süreçte Güneş'ten gelen enerji deniz yüzeyindeki saf suyun buharlaşarak atmosfere karışmasına neden olurken çözünmüş iyonlar suda kalır. Bu nedenle zamanla deniz ve okyanus sularındaki tuz yoğunluğu artar.
Okyanus ve denizlerin orijinal yapısında tuz yoktur; tuzun çoğu kayalardan gelir. Yağmur suyundaki çözünmüş karbondioksit, kayaları aşındırır. Bu kayalardan gelen mineraller; nehirlere ve akarsulara sızarak suyun tuzlanmasına neden olur.
Aslına bakılırsa Rabbimiz dünyada suyun tuzlu olmasını murat etmiş ve suyu da tuzlu olacak özellikte yaratmıştır. Yağmur sularıyla kaya ve topraktan çözünen iyonlar sürekli denizlere taşınır. Yağışı hâsıl etmek için denizlerden su buharlaşırken ise sudaki çözünmüş iyonlar denizde kalır.
Yani canlılar için en az gıda kadar önemlidir. Eğer okyanus ve deniz suyu tuzlu olmasaydı muhtemelen bugün bildiğimiz anlamdaki bir sualtı canlı popülasyonundan söz edemezdik. Belki bu şekilde de yaşayan canlılar olurdu ama bu kadar zengin bir dünya oluşması mümkün olmazdı.
Spesifikasyon olmadan kullanılan "okyanus" veya "deniz" ifadeleri, Dünya yüzeyinin çoğunu kapsayan birbirine bağlı tuzlu su kütlesini ifade eder.
İlgili 35 soru bulundu
Yağış düzensizliği ve yetersizliği sebebiyle, rezervuarlar ve akarsu akış seviyeleri rekor düşük seviyelere ulaştı. Yeryüzünde bulunan suyun %96,5'i okyanuslarımızda bulunur; fakat bu su, tuzla doygun haldedir ve içilemez.
Su molekülleri uzun dalga halinde gelen kırmızı, turuncu, sarı ve yeşil ışığı daha iyi emiyor. Mavi ise daha kısa dalga boyuna sahip olduğu için kalıyor. Yani mavi ışığın emilme olasılığı daha az olduğu için daha derinlere inip derin suların mavi görünmesine neden oluyor.
Yüzerken az bir miktar su yutulduktan hemen sonra içilen tatlı su ile deniz suyu vücuttan atılır. Fakat çok fazla deniz suyu yutulması ise, ciddi zararlara yol açabilir. Kişi tuzlu su ya da deniz suyu içtiği zaman hiç su içmemiş gibi olur. Bunun üzerine vücudun su kaybetmesine yol açar.
Her bir su kütlesinin bulunduğu coğrafi konuma göre tuzluluk oranı değişiyor. Daha sıcak olan yerlerde buharlaşmadan kaynaklı su oranının azalmasıyla tuz oranı artış gösteriyor. Bu duruma ülkemizde Karadeniz ve Akdeniz'den örnek verebiliriz.
Eğer tuzlu su ya da deniz suyu içerseniz, aslında hiç su içmemiş gibi olursunuz ve üstelik bir de su kaybedersiniz. Bu durumda vücut sıvıları tükenir, kas krampları meydana gelir, ağızda kuruma gözlemlenir ve tabii ki susarsınız.
Nil sularının Akdeniz'e döküldüğü fakat tuzlu su ile karışmadığının çıplak gözle görüldüğü Dimyat şehrine bağlı Ras el-Bar beldesi, her ne kadar nehir ile denizin birleştiği yer olsa da Mısırlıların deyimi ve Kuran'ı Kerim'in ifadesine atıfla “iki denizin birleştiği” bölge olarak isimlendiriliyor.
Gaia'nın kimseyle birleşmeden yarattığı unsurlardan ilki kendisini sarıp sarmalayan Gökyüzü'dür. Bu yıldızlı Gökyüzü'ne Uranos adı verilmektedir. Uranos'tan sonra Gaia, dağları ve denizleri yaratmıştır.
Kur'ân ,ayette yer alan acı ve tuzlu suların deniz suyu olduğunu belirtmekle birlikte, onlarında pek çok menfaatlerini ifade etmektedir. Ayet-i kerimenin fezlekesi ise, bütün bu nimetler karşısında insanı şükre çağırmaktadır.
Ülkemizde en tuzlu deniz Akdeniz'dir. Akdeniz'in en tuzlu deniz olma sebebi ise ekvatora en yakın deniz olmasıdır. Ekvatora yaklaştıkça denizlerin tuzluluk oranı artmaktadır. Çünkü sıcaklık ekvatora yaklaştıkça artar ve deniz suları daha çok buharlaşır.
Tuzlu su hipertonik bir sıvıdır, diğer bir deyişle tuz içeriği insan kanının tuz içeriğinden fazladır ve tuzluluk miktarı 35'tir. Deniz suyu gibi aşırı derecede hipertonik sıvıları tüketmek, vücudun savunma mekanizmasını bozar.
Dünyadaki bütün okyanuslardaki ortalama tuzluluk yaklaşık %3.5'tur. Bu oran, her bir kilogram (ya da litre) deniz suyuda yaklaşık 35 gram çözünmüş tuz (çoğunluğu sodyum klorür iyonları olan Na+ ve Cl-) içeriğini belirtir. Deniz suyunun ortalama yoğunluğu su yüzeyinde 1.025 g/ml (1025 kg/m³)'dir.
Su döngüsü adı verilen süreçte su atmosfer ve yeryüzü arasında kesintisiz olarak hareket eder. Bu süreçte Güneş'ten gelen enerji deniz yüzeyindeki saf suyun buharlaşarak atmosfere karışmasına neden olurken çözünmüş iyonlar suda kalır. Bu nedenle zamanla deniz ve okyanus sularındaki tuz yoğunluğu artar.
460000 km2 alan kaplayan, doğu-batı uzun ekseni 982 km, kuzey-güney ekseni 267 km olan Karadeniz'in en derin yeri Sinop kuzeyine düşen kısımda 2234 m'dir. Kuzeybatı kesimin- de 800 m altında oldukça sığ derinlikler bulunmaktadır.
150-200 metre arasında değişen derinliklerin altında yaşam yoktur. Suda oksijen bulunmaz ve H2S yüklüdür. Hidrojen Sülfür bulunduğu yerdeki tüm ekosistemi öldürür, sahil balıkçılığını yok eder ve eğer yüzeye çıkarsa gemilerin altını yarattığı kimyasal bileşimle siyah renge boyar.
“Denize/Okyanusa işemekte hiçbir sorun yok. Çünkü: 1- Öncelikle ortalama insan idrarının yüzde 95'i sudan oluşuyor. Ayrıca litrede 1-2 gram kadar sodyum (NA+) ve klorür iyonları (CI-) barındırıyor.
Çoğu geleneksel yüzme havuzundaki artık kimyasallardan ve klordan kurtulmak için durulamak veya duş almak istemeniz mantıklıdır . Klor bakterileri öldürmek için kullanılır, bu nedenle uzun süre maruz kalanlarda ciltte tahrişe veya hassasiyete neden olabileceği makul görünmektedir.
Su, tüm hücreleri şişirip sonunda ölecek kadar çok su biriktirene kadar vücutlarına akacaktır. Öte yandan, tatlı su balıkları okyanusta veya tuzlu suda yaşayamaz çünkü deniz suyu onlar için çok tuzludur. Vücutlarındaki su hücrelerinden dışarı akacak ve susuzluktan öleceklerdir.
Selamlar. Bunun sebebi suyun derinliği ve güneş ışınlarının geliş açısıdır. Su ne kadar derin ise deniz veya okyanus da o kadar karanlık olur. Sebebi şu, güneş ışınları suyun derinliklerine ulaşamaz yada çok az ulaşır ve bizler suyu daha karanlık görürüz.
Kısa Dalga Mavi Olan Suyun Rengi
Kısa dalgada ışık daha dağınık olup farklı yönlere sapabiliyor. Böylece sudan gözlerimize doğru geri tepip denizin mavi görünmesini sağlıyor. Fakat suyun saflığı her yerde aynı değil. İçindeki parçacıklar ışığın daha da dağılmasına neden oluyor.
Denizin mavi rengi su moleküllerinin ışığı emme ve yansıtma özelliğindendir. Güneş ışında bütün renkler mevcuttur. Deniz suyu güneş ışığının dağılımındaki kırmızı taraftakileri emer, mor tarafındakileri yansıtır. Denizde bundan dolayı mavi renkte görünür.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri