Bu durum morfin kadar etkili olan endorfinin vücuttaki rahatsızlık hissini azaltarak sinirleri uyuşturması ve dolayısıyla rahatlama sağlamasıyla alakalıdır. Bu rahatlama hissiyle birlikte kişi sakinleşir ve uykuya dalma kolaylaşır.
Endorfin beynin ürettiği bir ağrı kesicidir. Morfin kadar etkili olup vücuttaki rahatsızlık hissini azaltarak sinirleri uyuşturur ve dolayısıyla rahatlama sağlar. Ağlayınca da tıpkı kahkaha atınca olduğu gibi endorfin salgılanır. Bu rahatlama hissiyle birlikte kişi sakinleşir ve uykuya dalma kolaylaşır.
Gözyaşlarındaki tuz, cildin sıvı dengesini bozabilir, nemi dışarı çekebilir ve dehidrasyona neden olabilir. Ağlamak zor duyguların bir sonucu olsa da, stresi azaltmaya yardımcı olabileceğinden, zamanla stresle ilgili cilt sorunlarını kontrol altında tutmanıza yardımcı olabilir.
Ağladığımızda etrafımızın ilgini çektiğimiz ise su götürmez bir gerçek! Çevremizdeki insanlarla kontağımız ağlayınca daha çok artar. Sosyal ve ruhsal destek gördüğümüzde, yalnız olmadığımızı anladığımızda kendimizi daha iyi hissederiz.
Ani uyku bastırması sebepleri arasında yer alan durumlar; Narkolepsi, uyku apnesi, kan şekerinin düşmesi ya da yükselmesi, anemi, huzursuz bacak sendromu, uyku alışkanlıkları, elektrolit dengesizlikleri, insomnia, gece vardiyasında çalışmak, gürültü ve ortam sıcaklığıdır.
İlgili 18 soru bulundu
Genellikle ergenlik döneminde başlayan uyku felci, 20 ve 30'lu yaşlarda daha sık görülebilir.
Uykudan korkma hastalığı genellikle dengesiz hayat süren ya da sürekli kabus görenlerde ortaya çıkar. Uykudan korkma hastalığına sahip olan bireyler genellikle uyku ile ilgili olumsuz deneyim yaşamış bireylerdir. Depresif bir hastalığı veya anksiyete problemi olan bireylerde görülme olasılığı daha yüksektir.
Sürekli ağlama isteği, kişinin yaşadığı psikolojik rahatsızlıkların göstergesi olabilirken nörolojik sorun ihtimalini de göz ardı etmemekte fayda vardır. Bunun ardında anksiyete (kaygı bozukluğu), TSSB (travma sonrası stres bozukluğu), duygudurum bozukluğu, depresyon gibi ruhsal rahatsızlıklar bulunuyor olabilir.
Bu davranış genel olarak yanlarında güvendikleri biri olduğunda ortaya çıkar. Hayal kırıklığı, öfke, kafa karışıklığı, korku gibi duyguların neden olduğu krizlerde; ağlama, vurma, çığlık atma, tekmeleme, nefesini tutma ya da kendini yere atma gibi tepkiler görülebilir.
Ağlamak sakinleşmemize ve olumsuz duygularla baş etmemize de yardımcı olabilir. Ağlamak, dinlenme ve sindirimden sorumlu olan parasempatik sinir sistemini aktive eder. Parasempatik sinir sistem, kalp atış hızımızı, kan basıncımızı ve solunum hızımızı düşürebilir ve rahatlamamıza yardımcı olabilir.
Üzüntü ve keder gibi olumsuz duygular akciğerin işlevlerini olumsuz etkileyebilmektedir. Yaşanan üzüntünün sürekliliği akciğeri etkileyerek göğüste baskı, ağırlık hissedilmesine yol açabilir, hatta depresyona kadar sürükleyebilmektedir.
Ağlamak gerginliği azaltır. Yapılan klinik araştırmalarda, ağlamanın tansiyon, nabız ve vücut ısısının düştüğü hatta fiziksel bazı rahatsızlıklarında hafiflediği bulunmuştur. Birçok araştırma, ağlamanın stresle baş etmek için gerekli ve yararlı olduğunu desteklemektedir.
Tüm duygular insanlar içindir. Aşırı duygusallık ve sürekli ağlama isteği dozu ve şiddeti hayatı etkilemediği sürece insanın doğasında olan bir durumdur. Ancak sürekli ağlama sağlıklı görelen bir davranış değildir ve mutlaka dikkate alınmalıdır.
Ağlamak, sanılanın aksine bir zayıflık belirtisi değildir. Duygusal boşalım sağlamaktır. Vücuttan toksinler atılır ve kendimizi daha rahat hissederiz. İnsan sağlığı için faydalıdır.
Romanoff, "Öfkeyi başlangıçta ifade etmek, üzüntüyü kabul etmek ve sergilemekle gelen savunmasızlıktan daha kolay olabilir" diyor. Öfkenizi ifade ettiğinizde, acıya ve bunun bağlı olduğu diğer temel duygulara daha kolay erişebileceğinizi, bu yüzden sinirlendiğinizde ağlayabileceğinizi söylüyor.
Depresyon, sürekli üzüntü, karamsarlık ve mutsuzluk, herhangi bir şeyden zevk alamama gibi ilgi kaybının yaşandığı ruhsal çöküntü ile karakterize duyguduyum bozukluğudur. Depresyonda olan kişilerde uyku ve iştah sorunları yanı sıra düşünme ve hafıza sorunları da yaşanır.
Patolojik gülme ve ağlama, santral sinir sistemi bozukluklarının bir çeşidi olarak davranışsal bir durumdur. Bu durumdaki hastalar, mutluluk veya üzüntü birlikte hissedilmeksizin sıklıkla aşırı ağlama nöbetlerinin sıklığından dolayı acı çeker. İnme sonrası emosyonel rahatsızlığın uygun yöntemlerle tedavisi önemlidir.
Zihni başka şeylerle meşgul etmek de ağlamayı durdurma etkisine sahiptir. Başka şeyler düşünmeye çalışarak içinde bulunduğunuz ruh halinden uzaklaşabilirsiniz. Fiziksel olarak hareket etmek de ağlamanızı engelleyebilir. Elinizle bir şeyi sıkıp bırakmak denenen yöntemlerdendir.
Belirli bir yaşa kadar normal sayılan ağlama nöbetleri, genellikle 1-3 yaş arası çocuklarda sıklıkla görülür. Ağlama nöbetleri, 1-4 yaşları arasında görülüyorsa, genel olarak günde 5 defadan az ve 15 dakikadan kısa bir süre devam ediyorsa normal karşılanır.
Kişiyi rahatlatır, daha sağlıklı düşünmeye ve içsel hesaplaşmaya yapmasına yardımcı olabilir. Acı, keder, kayıp, çaresizlik, tasa, kaygı, sinir, heyecan, suçluluk ve hatta sevinç gibi yoğun yaşanan birçok duygu gözyaşlarını belirmesine neden olabilir. Ağlama anı gerçekte insanın kendisi ile geçirdiği özel bir andır.
Anksiyete genelde bir strese, endişeye veya korkuya karşı tetiklenir. Panik atak ise aniden ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar ve genellikle yalnızca birkaç dakika sürer. Yine anksiyeteden farklı olarak panik atak yaşayanlarda baş dönmesi, göğüs ağrısı, ateş basması, üşüme ve mide rahatsızlığı belirtileri görülür.
Anksiyete bozukluğu olan kişilerde, yoğun, sürekli devam eden bir endişe hali ve günlük hayatta rastlanılan durumlara karşı korku vardır. Panik atak krizleriyle de kendini gösterebilir. Bu duyulan aşırı endişe, kaygı, panik durumu günlük aktivitelerin süregelmesini sekteye uğratır.
Depresif hastalarda uykuya başlangıç sürecinde gecikmeler, daha düşük delta salınımları (uyku başlangıcında derin uykunun az olması), yavaş beyin dalgalarının görüldüğü uyku kısımlarında azalma ve REM uykusunda (hızlı göz hareketleri) fazlalık görülmektedir.
Aşırı uyku isteği olarak tanımlanan hipersomnia, ana uyku evresi 7 saat ve fazla sürmesine karşın, aynı gün içinde tekrar eden uyku evreleri oluşumu ya da birden uykuya dalma hâlidir. Hastalar gece kesintisiz olarak yeteri kadar uyusalar bile gündüz gelen uyku atakları ile uyuma ihtiyacı hissederler.
Genelde kalp hızlanması ve nefes kesilmesinin yanı sıra yoğun bir kaygı hissiyle beraber, soğuk soğuk terlemeler, el ve bacaklarda uyuşmalar da görülür.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri