Boyun kireçlenmesi, boyun omurgasındaki yapılarda oluşan yıpranma ve hasar nedeniyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Sıklıkla 40-50 yaş arası bireyleri etkiler ve zamana bağlı bir rahatsızlık olarak gelişir. İlerleyen vakalarda boynun yanı sıra, omuz ve kollarda da çeşitli şikayetler gözlenir.
Boyun kireçlenmesi özellikle ilk başlarda ağrı kesici ilaçlarla kontrol edilebilir. Daha sonraki yıllarda fizik tedavi uygulanması ve boyun egzersizleri yapılması gerekir. Fizik tedavinin boyun kireçlenmesinde ve bunun ortaya çıkardığı şikayetlerin azaltılmasında önemli bir yeri vardır.
Boyunda, omuzda ve kollarda ağrı uyuşukluk gibi şikayetlere yol açan boyun kireçlenmesi hastaların yaşam kalitesini de oldukça düşürmektedir. Çoğunlukla 40 – 50 yaş sonrasında görülen bir hastalıktır.
Boyundaki kireçlenme; yaşlanma ile birlikte mikro ve makro travmalar, duruş bozuklukları ve genetik faktörler kaynaklı olarak görülmektedir. Omurga kireçlenmesinin temelinde yatan en önemli faktörler arasında; ileri yaş ile birlikte sedanter yaşam yer almaktadır.
Kireçlenme, daha çok ağır yük taşıyan kişilerde görülmektedir. Kireçlenme görülme oranı yaşla birlikte artar. Bu yüzden 40 yaş üzeri kişilerde daha sık görülür. Bununla birlikte gençlerde de ortaya çıkabilmektedir.
İlgili 35 soru bulundu
Kireçlenme her yaşta insanda görülebilir ancak 65 yaş üstü kişilerde kireçlenme görülme sıklığı daha fazladır. Yaygın risk faktörleri arasında; ilerleyen yaş, obezite, eklemlerin sık kullanımı ve genetik yatkınlık yer alır.
D vitamininin özellikle eklem ağrısı ve osteoartirit (kireçlenme) ile ilişkisi olduğuna dair araştırmalar bulunduğunu belirten Prof. Dr. Gökhan Meriç, sözlerine şöyle devam etti: “Yapılan bazı çalışmalar, düşük D vitamini seviyelerinin, eklem ve kas ağrısının artmasına neden olabileceğini gösteriyor.
Boyun kireçlenmesi tedavisi için gerekli durumlarda ise hasta fizik tedaviye yönlendirilir veya eklem içi enjeksiyon yöntemi uygulanabilir. Boyun kireçlenmesi ilerlemiş ise ilaç tedavileri ve rehabilitasyon yeterli olmamaktadır. Omurilik ve sinirler hasar görmüş ise cerrahi yönteme başvurulması gerekebilmektedir.
Hareket etmekle azalan eklem sertliği ve hareket kısıtlılığı, Bir eklem büküldüğünde eklemeden tıkırtı ya da çıtırtı sesi gelmesi, Eklem etrafında hafif şişme, Aktivite sonrasında veya günün sonuna doğru daha da kötüleşen eklem ağrısı.
Hastanın genel durumu iyiyse, ciddi bir travması yoksa ama akut (aniden başlayan) sırt, bel veya boyun ağrısı varsa bu durumda omurga cerrahisi ile ilgilenen ortopedi veya beyin ve sinir cerrahisi bölümlerine başvurulabilir.
Boyun kireçlenmesinde; boyun fıtığındaki gibi boyundan başlayan zamanla omuz ve kollara da yayılan ağrılar,kas spazmları, el ve kollarda uyuşmaların yanı sıra boyunda çatlama, tıkırtı ve gıcırtı benzeri sesler de hissedilir.
Omuz bölgesine yapılan hacamat uygulaması, kişide oluşan boyun kireçlenmesi, boyun fıtığı, kol ve omuzlardaki romatizma, tansiyon, akciğer hastalıkları, kireçlenme, halsizlik, uyuşma, baş dönmesi, baş ağrısı gibi durumların yanı sıra, saç dökülmesi ve kepek sorunları için gerçekleştirilmektedir.
Boyun kireçlenmesinde ılık sıcak uygulamak ağrıyan boyun kaslarını rahatlatabilir. Bunun için ağrılı bölgeye 15-20 dakika havluya sarılmış sıcak su torbası koyulabilir veya ılık bir duş alınabilir.
Eklem kireçlenmesi karşı evde aloe vera cilt yüzeyine sürülebilir, zencefil, zerdeçal ve yeşil çay tüketilerek iltihaplanmanın yarattığı ağrı azaltılabilir. Bunların yanında sıcak ve soğuk kompres yapmak, masaj uygulamak diz kireçlenmesine evde iyi gelen yöntemler arasında yer alır.
Kireçlenme tanısı koymak için öncelikle hastanın şikayetleri dinlenir ve fizik muayene tamamlanır. Röntgen, kan tahlili tetkikleri yapıldıktan sonra bilgisayarlı tomografi gibi detaylı tetkiklere başvurulabilir. Genellikle röntgen ile tanı konulan kireçlenme hastalığında belirtilerin şiddeti önemlidir.
İleri yaştaki hastalarda görülen kireçlenmenin ağrıları ise kalıcı olabilir veya daha çok şiddetlenebilir. Eklemlerde görülen şekil bozuklukları, şişlikler ve kemik çıkıntıları olabilir. Hastalığın ileri evlerinde hareket etmek zorlaşır ve işlev kayıpları yaşanabilir.
Osteoartritte öncelikle kullanılan ilaç parasetamol grubu ağrı kesicilerdir. Bunlar hepimizin bildiği vermidon, minoset, parol gibi ilaçlar olup günde 2–3 kez alınabilir.
Sadece boyun ve kol ağrısı şeklinde semptom verdiği gibi bu semptomlara aşağıdakilerde eşlik edebilir. Tedavi edilmediği takdirde ileri safhalarda; dengesizlik, konsantrasyon bozukluğu, ileri derecede alınganlık ve isteksizliklere de yol açabilir.
İnsan vücudu için çok önemli olan omega-3 yağ asidi sadece kalp krizi ve felci önlemekle kalmıyor; kaslar, tendonlar ve eklemlerin kireçlenme sürecini de yavaşlatıyor. Uzmanlar, “Omega- 3'ü sadece balık yağından değil yumurtadan, yağlı balıklardan, keten tohumundan ve cevizden de almak mümkün” tavsiyesinde bulunuyor.
UYUŞMA VE KARINCALANMA
Zamanla kıkırdak ve kemik yapısında da bozulmalar meydana gelir. Boyun düzleşmesi geliştiği zaman şu şikayetlere neden olur: Baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması, omuz ağrıları, boyun ağrıları, boynu döndürmede sıkıntı, kollarda uyuşma, karıncalanma gibi birçok sıkıntıya neden olur.
Eklem kireçlenmesi, eklem hastalığının en büyük nedenidir. Eklem kireçlenmesinden en çok etkilenen eklemlerimiz; kalça, diz, boyun, bel, başparmak eklemleridir.
Kireçlenme, genellikle 40 yaşından sonra başlamaya başlar ve yaş ilerledikçe daha yaygın hale gelir.
Özellikle kilolu kişilerde diz gibi yük binen eklemlerde osteoartrit gelişimi buna bağlıdır. Kemik ve eklemi etkileyen diğer hastalıklar: Gut, Romatoid artrit, diabetik nöropati, paget hastalığı, septik artrit ve doğuştan kalça çıkığı gibi hastalıklar osteoartrit gelişme riskini artırırlar.
Benzer sorularSıkça sorulan sorular
DuyuruReklam alanı
Popüler SorularSıkça sorulan sorular
© 2009-2024 Usta Yemek Tarifleri